|
| 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 | |
| | |
Yazar | Mesaj |
---|
LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 C.tesi Eyl. 08, 2007 7:28 am | |
| 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 tarihleri arasında Çinli sanat eleştirmeni ve küratör Hou Hanru’nun küratörlüğünde gerçekleşecek. Bienali’nin mekanları olarak; Fındıklı’da 5 numaralı Antrepo, Unkapanı’ndaki İstanbul Manifaturacılar Çarşısı (İMÇ); ****** Kültür Merkezi ve santralistanbul seçildi. Hou Hanru (1963, Guangzhou, Çin doğumlu) Paris'te yaşayıp çalışan bağımsız eleştirmen ve küratördür. Amsterdam'daki Rijksakademie van Beeldende Kunsten'de danışmanlık yapmakta ve ders vermektedir. İlgilendiği konular arasında küreselleşme ve kimlik, çağdaş sanatın bölgesel ve coğrafi sınırların ötesinde varoluşu sayılabilir. 2007 yılında düzenlenecek olan 10.Uluslararası İstanbul Bienali'nin küratörlüğüne getirilmiştir. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 C.tesi Eyl. 08, 2007 7:31 am | |
| 10. Uluslararası istanbul bienali ile ilgili tüm paylaşımlarınızı bu başlık altında toplayalım arkadaşlar. Bieanele katılan sanatçılar, çalışmaların fotoları. gözlemleriniz, olumlu-olumsuz eleştiri ve tepkilerinizi bekliyoruz. Kolay gelsin | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 C.tesi Eyl. 08, 2007 7:36 am | |
| Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman" İstanbul Bienali'nin 20 yıllık geçmişi sergilenecek. İstanbul Bienali'nin 20 yıllık geçmişinden seçilen eserlerin yer alacağı "Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman" başlıklı sergi, 6 Eylül 2007 tarihinde İstanbul Modern'de açılacak. İstanbul Modern Sanat Galerisi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, 42 sanatçının 50 yapıtının yer alacağı sergide, İstanbul Bienali'nin 20 yıllık geçmişinden bir seçki sunulacak. İstanbul bienallerinin küratörlerinin seçimiyle Türk ve yabancı sanatçıların bienali en iyi yansıtan yapıtlarının yer alacağı sergi, bu yıl 20. yılını dolduran 10. İstanbul Bienali ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilecek. Eş-küratörlüğünü İstanbul Modern Direktörü David Elliott ve İstanbul Modern Başküratörü Rosa Martinez'in üstleneceği sergiyle hem sanat dünyasının son 20 yıl içindeki hızlı gelişiminin İstanbul sanat çevresinin değişimine yansıması, hem de genç Türk sanatçı kuşağının uluslararası güncel sanat çevresine katılma süreci gözler önüne serilecek. Önceki bienal mekanları için özel olarak hazırlanmış yere özgü sanat yapıtlarının de plazma ekranlarda yer alacağı sergideki eserler İspanya, Kore, İskoçya, Almanya, ABD, İtalya, Avusturya, Fransa ve İsveç'ten getirilecek. "Şimdiki Zaman Geçmiş Zaman" sergisi 2 Aralık 2007 tarihine kadar açık kalacak. Sergiyle bağlantılı ve 6 Eylül tarihinde 10. İstanbul Bienali'nin açılışıyla eşgüdümlü olarak 7 ve 8 Eylül 2007 tarihlerinde, Mimar Sinan Üniversitesi Oditoryumu'nda uluslararası bir sempozyum da düzenlenecek. İstanbul bienallerinin tüm geçmiş yönetmenlerinin yanı sıra 10. İstanbul Bienali'nin küratörü Hou Hanru ve sergiye katılacak bazı sanatçıların da yer alacağı sempozyumda İstanbul Bienali'nin geçmişi, bugünü ve geleceği tartışılacak. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 C.tesi Eyl. 08, 2007 7:44 am | |
| 'İstanbul'da, kentten ayrı bir bienal düşünmek zor' Hanru: İstanbul sokaklarında yürürken, gördüğüm inanılmaz dinamizm karşısında 'Neden burada bienal yapılıyor ki?' diye sormadan edemedim. FOTOĞRAF:SERKAN TAYCAN 2007'deki bienalin küratörü ilan edilen Hou Hanru ile ilk 'resmi' İstanbul ziyaretinde buluştuk. Çinli küratör, 'Ben turistik rehberlerde görünmeyenlerin peşindeyim' diyor AHU ANTMEN İSTANBUL - Çinli küratör Hou Hanru ile İstanbul Bienali'nin küratörü olarak, kente yaptığı ilk 'resmi' ziyaretinde görüştük. Hanru, kendisi için büyük bir hayalin gerçekleştiğini söylüyor. Çinli küratör sanat dünyasında muhalif tavrı, kendine özgü alternatif sergi anlayışı ve yeni-uluslararasıcılık gibi fikirleriyle tanınıyor. Hou Hanru yeni bienalin bağlamının, Türkiye'nin dünü ve bugününe ilişkin araştırmaları sürecinde şekilleneceğini umuyor. Hanru'nun hazırlayacağı 10. İstanbul Bienali 2007 sonbaharında yapılacak. İstanbul Bienali'nden ilk haberdar olduğunuz günden bugüne izlenimlerinizden söz eder misiniz?
İstanbul Bienali'nden 1990'ların başında haberim oldu. O zamanlarda bildiğimiz merkezlerin dışında gelişen, çağdaş sanata dair yepyeni bir haritayı temsil eden bir durumun uzantısı olarak Johannesburg, Havana, hatta Sao Paulo bienalleriyle bağlantılı görüyordum. Venedik gibi büyük bienallerden sonra kendini farklı bir mesajla, bağımsız bir ses olarak kurumsallaştıran ilk etkinlik olduğunu düşünüyordum. Rosa Martinez'den itibaren bugüne değin gelişmeleri daha yakından izlemeye çalıştığımda ise bu bienalin kendine özgü bir geleneğe sahip olduğunu fark ettim ki, bu da etkinliğin sistematik biçimde kentle kurduğu ilişkiydi. Küratörlerin kentin güzelliği, karmaşıklığı, dinamizmi, kültürel çeşitliliği ve tarihsel birikiminden etkilenmemesi olanaksız. Geçmişte dünyanın merkezlerinden biri olan, bugün küresel ağ içinde kendine yer edinmek isteyen İstanbul'un bienalini kent bağlamından ayrı düşünmek zor. Bu da bienale kendine özgü bir kimlik kazandırıyor. Kentle kurulan ilişki, bienalin ön plandaki özelliği gibi görünüyor. Sizce gerçekten de ayrı bir gündemi var mı bu bienalin? Johannesburg'un siyasi bir söylemi vardı; Havana'nın birincil amacı Batılı küratörlere yönelen Üçüncü Dünya sanatçı pazarı olmamaktı. İstanbul Bienali ise kurumsal açıklamalarda sürekli Venedik'le karşılaştırılıyor, Batı basınında yer aldıkça önemi daha çok vurgulanıyor...
Bence bir bienalin gündemi, zamanla şekilleniyor. İstanbul Bienali sanırım başından beri Türkiye'nin modernleşme projesinin parçası. Batılı olmayan diğer ülkelerde olduğu gibi Türkiye'de de bağımsızlaşmanın ardındaki en önemli itici güç küresel modernleşmeye dahil olabilmek. Çok farklı kültürel durumların iç içe geçmesine neden olan bu batılılaşma süreci içinde kendine özgü bir modernlik oluşuyor, modernliğe giden yeni yollar oluşuyor. Bienal, sanat üzerinden, uluslararası ortama sunulan yeni bir kimliğin oluşumundaki adımlardan birini temsil ediyor. Bir önceki Bienal belirgin bir değişim gösterip daha genç, dinamik olmaya soyunmuştu. Bu bağlamda alternatif sergi yapma biçimleriyle tanınan biri olarak 10'uncu bienalin küratörlüğüne sizin seçilmiş olmanız bir çyön değişiminin ifadesi mi?
Umarım öyledir. Bienalin küratörlüğüne seçilmiş olmaktan çok mutluyum, bu benim en büyük hayallerimden biriydi. Küresel düzeyde zamanımızın en önemli etkinliklerinden biri olması bir yana, bu bölgede yaşananların şu an son derece yoğun olması da etkinliğe ayrı bir önem kazandırıyor. Daha önceki bienalin küratörleri Charles Esche ve Vasıf Kortun'la çok iyi arkadaşız, benzer fikirleri paylaşıyoruz. Özellikle Esche ile, 2002'de Gwangju Bienali için birlikte çalışmıştık.. Sergilerinizde sergi fikrini yerle bir etmeye çalışırken, konuşmalarınızda da sergilerin sona erdiğinden, kurumsal yapıların içinde nefes alamamaktan söz ediyorsunuz. Sizce neden hâlâ dünya çapında, büyük, iddialı projeler yapılıyor? Siz neden yapıyorsunuz? Küreselleşmenin bir yansıması deyip geçmek mümkün mü? Bunun çelişkili olduğu doğru. Biliyor musunuz, dün İstanbul sokaklarında yürürken, gördüğüm inanılmaz dinamizm karşısında 'Neden burada bienal yapılıyor ki?' diye sormadan edemedim. Öte yandan, her tür kültürel, sanatsal, entelektüel oluşumun ifade edildiği, görünür kılındığı bir ana da gereksinim vardır. Bienal ya da müze gibi kurumlara, işte o anların dile gelmesine yardımcı olabilecek oluşumlar olarak bakmak gerek. Ne kadar güç de olsa bu çelişkili yapı içinde alternatif düşünce biçimleri önermek mümkün. Bienal sergilerini, 19. yüzyıldaki büyük salonlara benzetenler de var. Tıpkı o dönemde olduğu gibi bu sergilerde de birtakım temaları görselleştirmeye çalışan betimleyici yapıtlar görüyoruz. Siz sergilerinizde bu durumdan kaçınmaya çalışıyorsunuz...
Bu yüzden sergilerim birer temsil sergisi değil, birer sunum olarak tasarlanmıştır. Sunum derken, belli bir bağlam içinde belli bir yerde, belli bir zaman dilimi içinde sanatçıların kendilerini ifade edebilecekleri bir durum yaratmaktan söz ediyorum. Aslında bir temadan yola çıkmak, küratörün sanat ortamında o anda olup bitenleri anlamlandırabilmesinden, bir isim koyabilmesinden kaynaklanıyor. Dolayısıyla tersinden bakarak, sergilerin aslında bir kavramın değil, bir durumun temsili olduğunu söyleyebilirim. Bazı durumlara isim koyabilmek bugün neden küratör filtresinden geçmek zorunda kalıyor sizce? Zorunda değil bence. Sanatçılar bunu doğrudan da yapabilir, yapıyor. Açıkçası ben kendimi tam anlamıyla bir küratör olarak görmüyorum. Bazı bireysel ve kültürel projeleri kamusal ortamlarda sınamaya çalışan bir kişiyim. Bağımsız küratör, son 10-15 yılda, çağdaş sanat ortamında görülen gelişmelerin sonucunda ortaya çıktı. Bu olgunun güç ilişkileri açısından ele alınmasını gereksiz buluyorum. Bu büyük sergilerde dünyanın gidişatından kimlik sorunsalına ilişkin her şey tartışılsın, sorgulansın isteniyor. Eh o zaman bu sergilerde küratörün işlevi, her şeyin merkezi olan güç ilişkilerini tartışmaya açıyorsa bu aslında olumlu bir şey sayılmaz mı?
Kesinlikle katılıyorum. Esche ile Gwangju'da yaptığımız 'Küratörün İntiharı' adlı bir proje vardı: Küratör bürosunu serginin merkezine koyduk. Sanatçıların, izleyicilerin, herkesin şikâyetlerini dinlediğimiz bir yerdi. Hem çok korkunçtu, hem çok komikti! Ben küratörlüğü sanatçılarla işbirliği içinde yapılan bir iş olarak görüyorum. Mesele aslında hem sanatçı, hem küratör açısından bir tür ego meselesi. Sanat büyük bir egonun yansıması olmalı mıdır olmamalı mıdır? 'Genç sanatla tanışmalı' Sergilerinizde zaman zaman başka küratörlerle işbirliği yapıyorsunuz. Hatta gezici sergi gibi tasarladığınız projelerde yerel küratörlerle inisiyatif verdiğiniz de oluyor. İstanbul'da böyle bir yapı düşünüyor musunuz?
Zannetmiyorum, ama henüz bir şey söylemek için çok erken. Fakat buradaki kişilerin benim için önemli bir kaynak oluşturacağı kesin. Çağdaş Türk sanatını ne kadar tanıyorsunuz? Geçen bienallerde yer alan Erkmen, Oda Projesi, Halil Altındere, Esra Ersen gibi sanatçıları tanıyorum, bunların bir kısmıyla ortak çalışmalarım da oldu. Sarkis Paris'ten iyi arkadaşımdır. Tiran Bienali'nde birlikte çalıştığımız Banu Cennetgönül öğrencim oldu. Açıkçası bundan sonra birçok sanatçıyla, özellikle genç sanatçılarla tanışmak istiyorum. Ayrıca bunun yalnızca görsel sanatlarla sınırlı kalmasını istemiyorum. Tarihsel mekânlar ilginizi çekiyor mu?
Tabii ki ilgimi çekiyor ama bence onların kullanımı fazlasıyla kolay bir çözüm. Ben turist rehberlerinde görünmeyen şeylerin peşindeyim. | |
| | | fnd06 Moderator
Mesaj Sayısı : 387 Yaş : 43 Kayıt tarihi : 24/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Ptsi Eyl. 10, 2007 5:53 am | |
| | |
| | | taziko göşkuşağı (onursal üye)
Mesaj Sayısı : 455 Kayıt tarihi : 22/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Perş. Eyl. 13, 2007 4:21 pm | |
| 10.istanbul bienalinin küratöründen: İmkânsız Değil, Üstelik Gerekli: Küresel Savaş Çağında İyimserlik
Hou Hanru 1
Küresel savaş çağında yaşıyoruz. Bu savaş, çatışma ve çarpışmaların büyük bölümü gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşiyor. İmparatorluk’un merkezi dünyanın geri kalanına acımasızca şiddet ihraç etti. Öte yandan, sömürgelikten çıkma ve bağımsızlık aşamasından modernleşme ve küreselleşme aşamasına yapılan zorlu geçişte gelişmekte olan dünyanın karşı karşıya bulunduğu bir zorluk da söz konusu. Üçüncü Dünya, batılı olmayan dünyanın uzun sömürgelik yıllarından sonra bağımsızlaşma, kendi ulus devletlerini, kendini tanıma, bağımsızlık ve eşitlik ilkeleri temelinde icat etme projesiydi. Modernleşme tam da bu hedefe giden yol haline geliyor ve çoklu modernlikler bu yolun ideolojik ana hatlarını sağlıyor. Dolayısıyla Üçüncü Dünya, tanımı itibarıyla küresel bir proje. Kitleleri, Üçüncü Dünya için mümkün tek yol olarak modernleşmenin önemine ikna etmek için elit sınıfın ‘daha aşağı’ sınıfların, silahlı kuvvetlerin ve uluslararası yardımın kabul, işbirliği ve desteğine bağlı modernlikleri ve reformları dayatmanın tepeden inme modellerine başvurması gerekmektedir. Bu dayatma genellikle şiddetli ve diktatörce olmuştur ve halkın hayat koşullarındaki soysuzlaşmaya egemen sınıfların ayrıcalıklarını protesto ederek tepki göstermesi, IMF ve Dünya Bankası gibi liberal kapitalist güçlerin dış ve uluslararası aracılarına karşı kitlesel hareketlilik ve protestolarla direnerek toplumsal haklarını geri alması gerekmektedir. Bu toplumsal hareketlilikler aynı zamanda uzun süredir ‘gömülü’, sağ milliyetçilik, etnomerkezcilik, ırkçılık ve dini tutuculuk gibi bir çok muhafazakar ideolojiyi ve değerleri de uyandırdı ve bu grupların ‘yeniden doğması’na ve kritik toplumsal boşluklar içerisinde popüler olmasına izin verdi. Üçüncü Dünya şimdi bir çelişki ile karşı karşıya; ‘yeniden doğuş’a varabilmek hem bir kriz hem de bir hedef haline geldi. Kilit soru, batılı olmayan dünyanın hala, liberal kapitalizmin sürüklediği ve Batılı güçlerin tahakkümü altındaki küreselleşmenin doğurduğu zorluklar karşısında etkili modernleşme ve modernlik modelleri icat edip edemeyeceği. Batılı olmayan ilk modern cumhuriyetlerden ve gelişen dünyanın kilit oyuncularından biri olarak Türkiye’nin tarihi ve son dönem konumu bu yöndeki en radikal, çarpıcı ve etki uyandıran vakalardan birini oluşturuyor. Ancak can alıcı bir sorun, Kemalist proje tarafından savunulan modernleşme modelinin yine de sisteme dahil bazı çözülemez çelişkiler ve ikilemlerle dolu, tepeden inme bir dayatma olması: reformların, devrimci birer araç olarak gerekli olmalarına rağmen yarı-askeri bir şekilde dayatılması demokrasi ilkesine aykırıydı; milliyetçi ideoloji evrensel hümanizmin benimsenmesine aksi yönde işledi ve toplumsal bir elit önderliğindeki ekonomik ilerleme toplumsal bölünme üretti. Popülist siyasi ve dini güçler, taleplerini toplumun ‘taban’ında yeniden oluşturmayı ve yönlendirmeyi ve bu talepleri kendi çıkarları yönüne çevirmeyi başardılar. Bu küresel savaş ve liberal kapitalizmin küreselleşmesi çağında, modernleşme ve modernlik tartışmasına tekrar can vermek ve toplumsal gelişmeyi iyileştirecek eylemci öneriler ortaya koymak imkansız değil, üstelik gerekli. Bugün modernleşme yerel koşullar ve ideallerle ilişkili çeşitli modeller üzerinde, ve bireysel yerellikle ile ‘küresel’ arasındaki uzlaşmaların alanında gerçekleştirilmeli. Başka bir deyişle, Türkiye toplumunu mevcut çelişkili durumundan çıkarmak için, bireysel haklara ve hümanist değerlere saygı üzerine kurulu, aşağıdan gelen, gerçekten demokratik bir modernleşme ve modernlik projesi gerekmektedir. Bu geçiş halindeki küresel durum için de geçerli.2
Çağdaş sanat modernleşmenin ve modernliğin bir ürünü. Küreselleşme ve birçok gelişmekte olan ülkenin küresel üretim ve iletişim sistemiyle bütünleşmesiyle birlikte, çağdaş sanat, Batı’nın çok ötesinde, her yerde yaratılıyor ve sergileniyor. 20 yıl önce kurulan İstanbul Bienali hem iç kültürel gelişme hem de uluslararası statü arayışındaki Türkiye’nin modernleşme projesinin bir parçası olarak anlaşılmalı. Bienal artık belli bir olgunluk kazanmış durumda, ve şimdi üzerine düşen iş, taze kan bulup, çağdaş sanatın yaratılmasında bir öncü olarak kendini yeniden icat etmek. Bugünün jeopolitik gerçekliği içerisinde, modernleşme sorusunun üzerine gitmek gerekli ve acil bir mesele. Kentleşme, ya da İstanbul’a özgü patlayıcı kentsel genişleme modernleşmenin en görünür ve önemli işareti. Dolayısıyla, İstanbul’un kentsel ve mimari koşullarını keşfetmek bu Bienalin anlayışının çıkış noktası ve merkezi referans noktası haline geldi. Kültürel, toplumsal ve hatta siyasi deneylerde bir öncü olarak çağdaş sanat şehirle ilişkili kurmalı, bu ilişki sayesinde bienal, yeni bir gerçeklik içerisinde taze enerji ve önem kazanabilir. Bienal yenilikçi projelerin ve stratejilerin bir laboratuarı, farklı, çoklu modernleşme modelleriyle yapılacak deneylerin ve üretimlerin mekânı haline gelmeli. ‘Modernliğin vaadi’ni eleştirel olarak yeniden incelemek için aralarında AKM, İMÇ, Antrepo No.3, santralistanbul ve KAHEM’in bulunduğu en önemli modern binalardan ve mekânlardan bazılarını seçtik. Bu bina ve mekânlar, şehrin kentsel modernleşmesinin çeşitli yüzlerinin ve modellerinin simgesel ve fiziksel aynaları. Bu mekânlarda, cumhuriyetçi devrimin ve modernleşmenin ütopyacı projesi, canlı, sürekli değişen ve ‘karmakarışık’ hem uyumlu hem çatışan, gerçekliğiyle buluşuyor. Bunlar modern şehirle ilgili tepeden inmeci görüşün, fark ve melezliği savunan ve yaygınlaştıran, alttan gelen hayal gücü ve eylemlerle çatıştığı yerler. 3
Böyle bir tartışmada, Bienal dahil sanatsal eylemler yenilikçi müdahale güçler aracılığıyla kültürel ve toplumsal değişikliklere ön ayak olmada -bir tür şehir gerillası gibi- rol üstlenebilirler. Metropolün bu sınırsız derecede dinamik, karmaşık ve heyecan verici gerçekliği sanatçılara ve diğer yaratıcılara, hayal güçlerini ve yaratıcılıklarını harekete geçirecek yoğun bir ilham veriyor. Bienal projesi, en başından itibaren açıkça geleneksel bir sergi biçiminin ötesinde tanımlandı ve yapılandırıldı. Proje, bienali gerçek kentsel yaşamın titreşimiyle birleştirme mantığını benimsedi: araştırma aşamasından projenin geliştirilmesine, mekân seçimine ve bu mekânlardaki eylem ve sunumların biçimine, sanatçılar ve diğer katılımcılar arasındaki diyalog ve işbirliğine, mekânsal tasarımlar ve müdahaleler ve dönüştürmeler aracılığıyla gerçekleştirilmelerine ve iletişim stratejilerinin belirlenmesine. Bu bir ortak zeka projesi, Çokluk’un yapı ve işlevini mükemmel olarak yansıtan.Bienal projesi, mekânsal olarak geniş bir kentsel alanlar yelpazesini kapsayacak, Avrupa yakasından Asya yakasına, merkez bölgelerden kenar mahallelere. Zaman açısından proje, geleneksel ‘iş saatleri’ sunumunun ötesine giderek bu uyumayan şehirde hayatın gerçekliğiyle hesaplaşıyor; proje, farklı mekânlarda günün yirmi dört saati sürekli işleyecek. Dört büyük ‘sergi’ ve sayısız özel proje ve paralel organizasyonla Bienal karmaşık bir sistem. Yeni kentsel hayat üretimini amaçlayan bitmeyen bir makine. Sonsuz bir kent labirenti. | |
| | | taziko göşkuşağı (onursal üye)
Mesaj Sayısı : 455 Kayıt tarihi : 22/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Perş. Eyl. 13, 2007 4:22 pm | |
| Bienal Ekibi Danışma Kurulu Üyeleri Erdağ Aksel Zdenka Badovinac Charles Esche Vasıf Kortun Aykut Köksal Küratör Hou Hanru Direktör Çelenk Bafra Direktör Yardımcısı Bilge Uğurlar Sergi Yönetimi Ceren Erdem Uluslararası İlişkiler Bige Örer Yayın Yönetmeni İlkay Baliç Ayvaz Yayınlar, Basılı Malzeme, Web Tasarımı Esen Karol Çeviriler Nazım Dikbaş Video Projeleri Orton Akıncı Selin Dağıstanlı Murat Alat Sigorta, Nakliye, Gümrük Yusuf Pinhas Prodüksiyon Araştırma Meriç Algün Bediha Bölükbaşı Özel Projeler, Etkinlikler Bige Örer Çeviriler, Altyazılar Selin Dağıstanlı Ceren Yeltan Burçin Yüksel Bilge Gültürk Seden Altuğ Damla Kellecioğlu Neyran Akgün Selen Usanmaz Ersel Topraktepe Sergi ve Sanatçı Asistanları Organizasyonu Merve Ertufan Eda Göknar Konuk Ağırlama Ebru Kaya Zeynep Akdamar Ayşe Aydıner Kevser Güler Rehberli Turlar Marcus Graf Merve Ertufan Eda Göknar Prodüksiyon Danışmanı Bozkurt Karasu Prodüksiyon Ekip Amirleri Gökhan Urulu Umut Kurç Kemal Yiğitcan Prodüksiyon Asistanları Banu Atca Selin Önel Satınalma Nihat Karakaya Dış Donatım ve Ulaşım Muzaffer Sayan Prodüksiyon Ekibi Didem Aksun Derya Altıner Aslı Aydoğdu Can Çelensü Çağrı Duygun Celil Göde Meriç Erseçgen Erdal Hamamcı Alaz Köymen Serhan Lokman Ayşe Milli Burak Öztürkmen Sabri Yanık Gülay Yiğitcan Mekân Sorumluları Murat Ersan, AKM Egemen Eti, İMÇ Selen Bilgör, Antrepo No.3 Civan Ada, santralistanbul | |
| | | taziko göşkuşağı (onursal üye)
Mesaj Sayısı : 455 Kayıt tarihi : 22/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Perş. Eyl. 13, 2007 4:24 pm | |
| | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 C.tesi Eyl. 15, 2007 3:21 pm | |
| Sanatçı Listesi : Hamra Abbas Adel Abdessemed AES+F Vahram Aghasyan Buthayna Ali Allora Calzadilla Selçuk Artut Kutluğ Ataman Fikret Atay Jonathan Barnbrook Ramazan Bayrakoğlu Justin Bennett Ege Berensel - Serhat H. Yalçınkaya - Banu Ornat Ursula Biemann Bik Van der Pol Cao Fei Banu Cennetoğlu Lia Chaia Paul Chan Chen Hui-Chiao Chen Chieh-Jen Claire Fontaine Teddy Cruz Nancy Davenport Burak Delier Democracia Atom Egoyan İdil Elveriş - Zeren Göktan Extramücadele Daniel Faust Didier Fiuza Faustino Christoph Fink Nina Fischer - Maroan El Sani Vicky Funari - Sergio de la Torre Bodil Furu - Beate Petersen Rainer Ganahl Jean Baptiste Ganne Gimhongsok Renée Green Ivan Grubanov Ha Za Vu Zu Erdem Helvacıoğlu Huang Yong Ping Emre Hüner Sanja Ivekovic Eleni Kamma Kan Xuan Ömer Ali Kazma Ian Kiaer Sora Kim Taiyo Kimura Gunilla Klinberg Aleksander Komarov Rem Koolhaas/AMO Markus Krottendorfer Lee Bul Minouk Lim Lu Chunsheng Cristina Lucas Ken Lum MAP Office Ramón Mateos Julio Cesar Morales Multiplicity Els Opsomer Ou Ning Ferhat Özgür Peng Hung-Chih Anu Pennanen Alexandre Périgot Tadej Pogacar Julien Prévieux Radek Community Michael Rakowitz Raqs Media Collective Jewyo Rhii Porntaweesak Rimsakul Lordy Rodriguez Sam Samore Fernando Sanchez Castillo Allan Sekula Taro Shinoda Sophia Tabatadze David Ter-Oganyan Nasan Tur Katleen Vermeir - Ronny Heiremans Wong Hoy-Cheong Xu Zhen Yan Pei Ming Yan Lei Yang Jiechang Tomoko Yoneda Young Hae Chang Heavy Industries Yushi Uehara / Berlage Institute Zhou Hao - Ji Jianghong Zhu Jia Özel Projeler gecegezenler (Küratörler: Övül Durmuşoğlu, Marcus Graf, Borga Kantürk, Pelin Uran, Adnan Yıldız) Apartman Projesi Art Experience (Istanbul Bilgi Üniversitesi / Domus Academy) Atelier bow-wow Emergency Biennale in Chechnya Fiji Biennale Pavilions by Mladen Bizumic Floating Territories (Evens Foundation) Hafriyat Masum Bir Eylem (studioKAHEM) Isola/OUT Nico Dockx - Kris Delacourt (Floating Territories) K2 Sarkis | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 C.tesi Eyl. 15, 2007 3:34 pm | |
| 10,istanbul bienalinden fotoğraflar varsa burada paylaşalım arkadaşlar. | |
| | | fnd06 Moderator
Mesaj Sayısı : 387 Yaş : 43 Kayıt tarihi : 24/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 C.tesi Eyl. 15, 2007 5:13 pm | |
| gidelim, görelim ve paylaşalım | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Çarş. Eyl. 19, 2007 3:30 am | |
| Bienal ile eş zamanlı Angel Delgado sergisi Artane, İstanbul Sanat Bienal’iyle eşzamanlı olarak açtığı yeni sezonun ilk sergisinde, Küba’nın muhalif sanatçılarından Angel Delgado’nun eserlerini konuk ediyor.Havana ve Mexico City’de sanat hayatını sürdüren 1965 doğumlu Delgado, 1990’da “Yontu Nesne” başlıklı sergideki performansından ötürü hapse girdikten sonra, sanat hayatında yepyeni bir döneme girdi. Kavramsal sanatçı ve eleştirmen Luis Camnitzer’in “Gerçek hapishane, içinde bulunduğumuz pek çok hapishanenin somutlaşmış halidir” düsturunu şiar edinen sanatçı kendini Küba’daki resmi sanat çevresinden soyutladı ve sansürcülüğe karşı sessiz kalan çoğunluk arasında bir çığlık, bir haykırış olmayı seçti. Delgado’ya göre maddi ve manevi kısıtlamalar, dört yanı denizle çevrili bir kara parçasını ütopya’dan distopya’ya dönüştürme tehlikesini barındırır. Sanatçı baskı ve sansüre karşı direnişini, zor zamanlardan geçen bir ütopyanın hayatta kalma mücadelesi olarak betimlemektedir. Delgado bu yeni sanat serüveninde kullanacağı gereçleri ve tekniği cezaevinde edindi. Diğer mahkumlardan renkli kalem ve yüz kremiyle mendillerin üzerine resim yapmayı, sabundan heykeller yontmayı öğrendi. Çalışmalarının tümü, cezaevi deneyimlerine ilişkindir, ya da o deneyimlerin izlerini taşır. Enstalasyonlarında ve diğer yapıtlarında hoşgörüsüzlüğe ve denetim mekanizmalarına ilişkin eğretilemeler ve semboller öne çıkar. Delgado, herhangi bir sistemin değil, bütün siyasi sistemlerin sembolik eleştirisini yapar; temel haklarından yoksun bırakılan bireyleri birleştiren insani değerleri arar. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Perş. Eyl. 20, 2007 7:38 am | |
| Arkadaşlar dikkat ettiniz mi, birkaç köşe yazarı ve birkaç küçük haber dışında bienal ile ilgili hiçbirşey yok, basında. valla benim bişey dikkatimi çekti. bienal ile birlikte yapılan yan sergiler daha çok duyruluyor. İstanbulda Taksiciler Bienale Fuar diyor iyimi:) (belki içlerinde bilen vardır da) Türkiyeye iş seyahatine gelen yabancılar. birkaç gün de bienal için takılırken. neden duyarsız kaldı bu medya tartışılır. ilerleyen günlerde belki (şimdi gündem kalabalık medya abi de). bakalım. | |
| | | creatıve gri
Mesaj Sayısı : 19 Yaş : 38 Kayıt tarihi : 19/08/07
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 7:23 am | |
| BERTRAND IVANOFF IŞIK ENSTALASYONU « İST. PEMBE » 8 Eylül - 4 Kasım Açılış: 8 Eylül Cumartesi, 20:00 Ali Hoca Aralığı, Hoca Ali Camii arkası, Tophane, Beyoğlu
Çalışmalarında temel madde olarak kent bileşkenlerini (alan ve bina yapıları) kullanan Fransız plastik sanatçı Bertrand Ivanoff , 2007 Uluslararası İstanbul Bienali çerçevesinde gerçekleşecek « Uykusuz Gece » etkinliği kapsamında, İstanbul’daki Tophane semti için özel bir ışık enstalasyonu projesi tasarladı. Sanatçı, çalışmasına öncelikle İstanbul’un Avrupa yakası şehir planını büyüterek yeniden oluşturmakla başladı. Bu grafik çalışma daha sonra, Beyoğlu Tophane semtinin tam göbeğinde yer alan birçok eski binanın cephelerine yerleştirilmek üzere, çok büyük ölçekte soluk pembe neon ışıklarıyla yeniden oluşturuldu. Işık enstalasyonunun yerleştirileceği yer, bu semtin özelliklerini temsil etmekte. Bir çıkmaz sokağın ucunda bulunan bu boş alanın bir yanında mahalle esnafı tarafından kullanılan bir apartman ve onun yanında marjinal bir kesimin yerleştiği yıkık dökük bir bina ve bu binanın karşısında da terkedilmiş bir yapı. Bu enstalasyon için neon ışıklarından hazırlanan şehir planı, köklerini geçmişten alan bir sarmaşık gibi terkedilmiş olan binanın açık yerlerinden dışarı doğru çıkmakta. Kendisini çevreleyen mimari unsurları dallarının içerisine alarak bir cepheden diğerine yayılmakta. Bu ışık ağı, kente ve bu kentte yaşayanlara doğrudan bir benzeşimle, kentin topolojisini belirleyen bir akımdır. Renk seçimi ise birçok değerlendirme sonucunda yapılmıştır. Pembe, Türk bayrağının renklerinin karışımından ortaya çıkmaktadır. Soluk renk ise, belirsiz ancak semt sakinleri tarafından kabullenilmiş bir değişimin karşısındaki dinginliği yansıtmaktadır. Rengin etkisi aynı zamanda, kapı ve pencerelerin, teras ve balkonların çeşitli renklerle boyandığı bu semtte bilindik bir kültürel işaret noktasıdır. Renk seçiminde ayrıca ulusal veya toplumsal bir çağrışım yapan renkler tercih edilmemiştir. Sanatçı için, belirli bir kentsel çerçevede yer alan bu çalışma, izleyiciye farklı bir algı ve anlayış sunan bir bakış vermek üzere tüm bu sınırları aşmalıdır. Böylece, bu proje, plastik dilin temel unsurları olan malzeme, renk ve mekana yeniden yer vermektedir. Bu proje aynı zamanda, semt sakinleri için, her kişinin kendi hikayesini yansıtabileceği ve yeniden benimseyebileceği her türlü kurgudan uzak, cisimsiz, farklı bir bellek oluşturan bir yol olarak da görülebilir. Burada aidiyet duygusu artık, fiziksel veya maddesel bir konu değildir; bu aidiyet, bir gruba, söze ve anılara aidiyet çerçevesinde anlaşılmalıdır. Karşılıklı değişim, bu projenin temel ilkesini oluşturmaktadır : Sanatçının İstanbul’un bu semtini keşfederken aldıklarını bir biçimde geri vermesidir. Sokaklarda olduğu kadar ışıklı enstalasyonlar arasındaki dolaşım da bir hiyerarşiye göre yapılmamıştır ve gergin bir akışı yoktur. Zaman, bir heykel unsuru olarak yerini almaktadır. Zaman akmaktadır, geçmektedir; bir karşılaşmadır. « İst. Pembe » bir bağıştır. Sanatçı için insani bir taahhüdün teyidi ve zevk alma isteğidir. Geçici süresi, neon yapının renginin ortaya çıkardığı enerji gibi, kontrol dışı bir terketme anıdır. Sanatçının ailesinin İstanbul kökenli olduğu da dikkate alındığında bu proje daha tarihi ve kişisel bir anlam da taşımaktadır. Bu proje, on yılı aşkın bir süredir bu semtte faaliyet gösteren ve Tophane’deki esnaf hayatını temsil eden yerel bir firmanın yardımıyla uygulanmıştır. Bu da, Türk kent yaşamının tipik ticaret alanlarında faaaliyet gösteren ve karışık köklerden gelen semt sakinlerinin yaşadığı bu semtte projenin gerçekleştirilmesine özel bir katılımcı nitelik kazandırmıştır: kahvehaneler, hurdacılar, bakkallar, metal ve ahşap ustaları, elektrikçiler… ve aralarına kısa bir zaman önce katılan uluslararası emlak şirketleri. « Ist. Pembe » sanatçının Garanti Platform’da farklı bir proje için gerçekleştirdiği rezidans sırasında tasarlanmıştır. 2006 Temmuz ayında İstanbul’da gerçekleşen « Reflecting Istanbul » veya 2006’da Diyarbakır’da gerçekleşen « Sur Içi » projesi gibi bu ışık projesi de sanatçının izlediği yöntem içerisinde yer almakta : kent dokusu üzerine estetik bir çalışmayla sosyal ve politik diyalog yaklaşımı. Bertrand Ivanoff başlıca olarak kentsel alan ve mimari üzerine çalışmaktadır. Brüksel’de Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim görevlisi olarak çalıştıktan sonra, çeşitli sanat okullarında danışmanlık yapmaktadır. Bu sayede, gezgin bir hayat süren sanatçı New York, Dublin, Brüksel, Marsilya, İstanbul gibi farklı kentlerde projeler gerçekleştirmiştir. 1994 yılından bu yana kent üzerine çalışan plastik sanatçı Bertrand Ivanoff özel mekan odaklı birçok enstalasyon gerçekleştirmiştir : 1997’de New York’da gereçekleştirdiği « Sourdre » projesi, 2000 yılında Villa Médicis Hors les Murs Bursu tarafından desteklenen New York’un Bronx bölgesinde « Open House » projesi, 2005’de Brüksel’de gerçekleşen « Bouche à oreille » projesi. Sanatçı ışık ve mekan üzerine çalışmalarını sürdürmektedir : Belçika’da Charleroi Cam Müzesi’nde daimi bir enstalasyon ve 2008’de Brüksel’de Chapelle de Boendael’da geçici bir enstalasyon çalışması. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 2:35 pm | |
| BUTHAYNA ALI Antrepo No.3Buthayna Ali 1974’te Suriye’nin Şam şehrinde doğdu. Şam’da güzel sanatlar öğrenimi gördükten sonra Paris Güzel Sanatlar Yüksek Okulu’nda (ENSB-A) resim öğrenimi görmek üzere Paris’e taşındı, ardından Paris IV Sorbonne Üniversitesi’nde İslam Sanatı Tarihi dalında yüksek lisans eğitimini tamamladı. Şam Güzel Sanatlar Fakültesi’nde resim eğitimi veriyor. Akademik sorumluluklarının yanısıra kendi sanat çalışmalarını da gerçekleştiren Buthayna, tüm enstalasyonlarında çevresinde karşılaştığı çelişkilere odaklanıyor ve çalışmalarında topluma daha da yaklaşma arzusu kuvvetle hissediliyor. Son dönemde katıldığı sergiler arasında “Sexy Souks/Seksi Pazarlar”, Marionette Karma Sergisi (Paris, 2007), Avrupa Karma Sanat Sergisi (Cenevre, 2006), “We/Biz”, Şam Alrywak Galerisi (2006), Karma Sergi, Brunei Galerisi (Londra, 2004), “Promises/Verilmiş Sözler”, Atassi Galerisi (Şam, 2003) ve Şam Ulusal Müzesi’ndeki “Tent/Çadır” (2002) sayılabilir. BizHerkes kendi salıncağını seçiyor Hepimiz çocuklar gibi sallanıyoruz Ama ipleri çeken bir başkası En sert itiliş gelmedi daha Siyaset, Ekonomi, Din, Aşk, Savaş ve barış karşı karşıya Aşk ve nefret karşı karşıya Burada ve oradayız, hayattayız. İnsanız. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 2:36 pm | |
| JUSTIN BENNETT Antrepo No.3Justin Bennett 1964’te İngiltere’nin Nuneaton şehrinde doğdu, Hollanda’da yaşıyor ve çalışıyor. Bennett, ses ve görsel medya ile çalışan bir sanatçı. Kentsel çevrenin günlük sesleri tüm ayrıntı düzeyleriyle çalışmalarının merkezinde bulunuyor ve Bennett buradan hareketle müzik ve mimarlık, ses ve görüntü arasındaki karşılıklılığı geliştiriyor. BMB con adlı performans grubunun kurucu üyelerinden olan Bennett, birçok müzik projesinde perküsyon ve elektronik müzik aletleri çaldı, kalıcı enstalasyonlar ve ses yolları tasarladı, CDler yayınladı ve canlı performanslar gerçekleştirdi. Son dönemde Viyana’daki Kunsthalle Exnergasse’de “Ear Appeal/Kulağa Çekici Gelen” adlı sergiye katıldı (2006), Lahey'daki GEM Çağdaş Sanat Müzesi’nde “Noise Map/Gürültü Haritası” adlı kişisel sergisini açtı (2005), İngiltere’nin Scarborough şehrinde Sonic Arts Network/Ses Sanatları Ağı için kamusal sanat çalışması “Shelters/Sığınaklar” (2005), Paris’teki İsviçre Kültür Merkezi için “Sundial – Paris/Güneş Saati – Paris” adlı enstalasyonu (2005) ve Roma’daki Moorroom için “Sundial – Roma/Güneş Saati – Roma” (2005) adlı yapıtları gerçekleştirdi. KuyuŞehrin trafik gürültüsü, müzik ve hoparlörlerden yükselen seslerle dolu yüzeyinde, kulağımızı zemine dayıyor ve saklı bir şehrin derinliklerine iniyoruz. Dehlizler, borular, kuyular ve tünellerden olduğu kadar, tarih katmanları, gizli güç yapıları, gizli ekonomiler, zeminde fay hatları ve sakinlerinin rüya ve ümitlerinden oluşan bir şehir. Malzemeler: büyük bir bayrak, ‘Konstantinopolis’te imal edilmiş’ iki büyük antika zil, tekrar sahnelenen dört rüya, beş elektro-gitar, şehir içinde yedi yürüyüş, borular, tüneller ve havalandırma boşluklarında yapılmış ses kayıtları, bir sürü siyasi gösteri, malını satan otuz satıcı, çok sayıda sokak müzisyeni, binlerce insan ve öteki hayvan, sayısız cami. İstanbul’da kaydedilmiş seslerden oluşmasına rağmen, çalışma tamamen sese dayalı değil. Hikâye, hafıza, ses ve müzik katmanları arasında kişisel bir yolculuk bu -şehrin yeraltı derinliklerindeki gizli kuyuyu ortaya çıkarma denemesi. Ne duyabiliyoruz? Gözlerimiz kapalıyken ya da dalgın dalgın suya bakarken duyacağımız sesler. İnsanın sadece hayalinde duyacağı sesler. Alıp beraberimizde uzaklara götüreceğimiz sesler. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 2:36 pm | |
| PAUL CHAN Antrepo No.3Paul Chan 1973’te Hong Kong’da doğdu, çalışmalarını New York’ta sürdürüyor. 1996’da Chicago Sanat Enstitüsü’nden mezun olan Chan, 2002 yılında Bard College’dan MFA derecesini aldı ve şu anda New York’ta, Greene Naftali tarafından temsil ediliyor. Son dönem kişisel sergileri arasında Serpentine Müzesi (Londra), Stedelijk Müzesi (Amsterdam, 2007), Kumaş Atölye ve Müzesi (Philadelphia, 2006-07), Portikus (2006), Galleria Massimo De Carlo (Milano, 2006), Çağdaş Sanat Enstitüsü (Boston, 2005), UCLA Hammer Müzesi (Los Angeles, 2005) sayılabilir. Sanatçının son dönemde katıldığı toplu sergiler arasında ise Whitney Bienali, Whitney Amerikan Sanatı Müzesi (New York, 2006), “Uncertain States of America/Amerika Belirsiz Durumları”, Astrup Fearnley Museet for Moderne Kunst (Oslo, 2006) (gezici sergi), Seville Bienali (2006), “I Still Believe in Miracles/Hala Mucizelere İnanıyorum”, Musée d’Art Moderne de la Ville de Paris (2005), “Greater New York/New York Büyükşehir”, P.S.1 Güncel Sanat Merkezi (New York, 2005), “New Work / New Acquisitions/Yeni İşler / Yeni Alımlar”, Modern Sanat Müzesi (New York, 2005), 8. Lyon Çağdaş Sanat Bienali (2005), Carnegie International, Carnegie Sanat Müzesi (Pittsburgh, 2004) sayılabilir. 1. IşıkChan’ın yeni çalışması hakkındaki en çok alıntılanmış açıklamalarından birini şimdi daha iyi anlamamız mümkün. 7 Işık, Chan’ın kendi ifadesiyle, tam olarak “ışık ve silinmiş ışık hakkında”. Böylelikle Chan’ın projesinin ismini yazış şeklindeki tuhaflığı anlamış oluyoruz, sanki bütün döngü kendi kendini yok etme işaretinin gölgesindeymiş gibi. Ayrıca bütün döngü boyunca ışıkla gölgeler arasında kurulan karşıtlığı da anlıyoruz. Çalışma ne biri ne de diğeri hakkında: hem ışık hem de ‘silinmiş’ ışık, yani gölgeler -bir zamanlar ışık olan yerdeki basit yokluk. Proje, yokluğun kalbiyle yüz yüze geliyor ve bu kendini-iptal-edişini biçime dönüştürüyor. Vardığımız yer, bir kere daha Foucault’nun kelimeleriyle söyleyelim, “düşünce değil, unutuş; çelişki değil, silici itiraz; uzlaşma değil, söylenip durmak; kendi bütünlüğünü ele geçirmeye çabalayan zihin değil, dışarının sonsuz aşındırması; nihayet kendi üzerine ışık düşüren hakikat değil, her zaman çoktan başlamış olan bir dilin akıp gidişi ve ızdırabı”. Chan’ın imgeyi yeniden yapılandırışında tarafsızlığın gördüğü iş bu. Çünkü Chan’ın çalışmasında tarafsızlığın koşulunu, iptal ediş ve sınırla yüz yüze gelme hali oluşturuyor: 7 Işık’ın ne/ne de halindeki sıkıntılı varoluşu, kapılarını kendisinin açtığı, karşıtlıklara dayalı dünyanın dışına düşen imge. Bu tarafsızlık hali, aynı zamanda Chan’ın imgelerinin ‘dışarıya’ geçişinin önünü de açıyor. Çünkü, göreceğimiz gibi, 7 Işık birer imkânsız imge, imgeyi mümkün kılan koşulların ortadan kalkması anlamına gelen birer imge, dışarıdan gelen. (George Baker) | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 2:39 pm | |
| | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 2:40 pm | |
| RAMAZAN BAYRAKOĞLU İMÇAntrepo No.3Ramazan Bayrakoğlu 1966’da Balıkesir’de doğdu, İzmir’de yaşıyor ve çalışıyor. Sanat eğitimine 1984 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde başladı. Yeni kurulan ve kalabalık ve seçkin bir eğitimci kadrosuyla deneysel içerikli bir eğitim modeli uygulanan bu bölümün ilk mezunlarından olan sanatçı 1989 yılında aynı bölüme asistan, 1992 yılında ise yardımcı doçent olarak atandı. Resmi merkeze alarak farklı sanat disiplinleriyle uğraşan sanatçı, resmin klasik algılanış biçimini bozmaya ve resme kavramsal bir içerik kazandırmaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Çalışmalarında ağırlıklı olarak anlam oyunlarına açık metinler kullanan Bayrakoğlu, standart bir forma bağlı kalmayan ve farklı malzemelerle uygulamalara açık bir tavır geliştirmiştir. 9. Uluslararası İstanbul Bienali kapsamında düzenlenen “Freekick” sergisine de katılan sanatçının önemli sergileri arasında, “İstanbul Meltemi”, Genç Türk ve Alman Sanatçılar, Proje 4L, Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi (İstanbul, 2006), “Poetika/Erotika”, Galerie Perpetuel (Frankfurt, Almanya, 2005), “Sesler, Geceyle Büyüyenler”, Borusan Sanat Galerisi (İstanbul, 2005), 2004’te “Üstü Değil, Kendisi”, K2 Sanat Merkezi (İzmir, 2004) ve “Bilginin Sıfır Noktası”, İzmir İletişim Galerisi (2002) bulunmaktadır. Basit CevaplarSıradan insana ait bir fikrin normal koşullarda kullanım değeri ve yönlendirme gücü yoktur. Sıradan olan ancak kitlesel bir bütünlük kazandığında yaptırım gücü ve kullanım değeri kazanır. Fakat sıradan bireyin statükocu ruhu onu kitlesel örgütlenmelerden uzak tutar. Algımıza müdahale gücü bulunmayan sıradan insanın dünyası sanatçının ilgi alanından büyük ölçüde çıkmıştır. Bununla eş zamanlı olarak sanatçı ilgi alanını mülteciler, göçmenler, sefiller, travestiler, eşcinseller, AIDS’liler gibi marjinal bireylere, daha keskin bir tanımla çaresiz sıradana çevirmiştir. Marjinallere olan bu ilgi politik bir vizyon duygusu uyandırır, oysa bu apolitik bireyin apolitik sanatçı tarafından politik vizyon yanılsaması ile kutsanmasıdır. Çünkü onlara gösterilen ilgi ideolojik olmaktan çok sömürgeci ruhtan kaynaklanır. Çok az sanatçı için bu insanlar bir projeden öte ilgiyi hak eder. Sıradan insanın kendi coğrafyası içinde ekonomik, politik ve etnik gerilime dayalı problemlere bakışı ve çözüm önerileri bu projenin temelini oluşturur. Sıradan bireyin dünyasını kendi mekânından çıkarmak, duvar resmi olarak kamusal alana taşımak, kutsayıcı bir etki yaratır. Fakat sıradan olanının sıradanlığı ile yapıtın kutsayıcı gücü arasındaki çelişki sıradana verilen değeri nötrler. Yapıt sıradan bireyi önemsediği ölçüde inandırıcılığını kaybeder. Abartılı bir kutsamayla mizahlaşır. Bu çalışmada da hedeflenen budur, bütün gerçekçi içeriğe rağmen anlam ve anlatımın sıfırlandığı, aslında anlatılanın hiçbir şey ifade etmediği bir noktanın yakalanmasıdır. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 2:42 pm | |
| SORA KIM İMÇSora Kim 1965’te Kore’de doğdu, Seul’da yaşıyor. Sora Kim, modern yaşam koşullarını resimleyen Koreli avangard sanatçılardan biri. Sanatçı, toplumsal mahrumiyete mahkum olanlarla yaptığı işbirliğinin sonucu olan veya izleyicinin katılımıyla gerçekleşen bir çok projede yer aldı. Kim, sanatına kişisel ilişkilerini dahil ederek toplumumuzda mevcut örgütlenmelere ve sistemlere yeni bir model ve alternatif öneriyor. Sora Kim’in enstalasyonları değer ve tüketim kavramlarının kişiselliğinin kışkırtıcı ve gerekli keşiflerini sunuyor. Son on yıldır beraber çalıştığı Gimhongsok ile beraber, aralarında Gwangju Bienali, Venedik Bienali ve Echigo-Tsumari Trienali’nin de bulunduğu büyük uluslararası organizasyonlara özel projeler hazırladılar. Sora Kim çalışmalarını Mattress Factory (Pittsburgh), Tokyo Opera City Galerisi, ArtSonje Center, Rodin Galerisi (Seul), BALTIC Çağdaş Sanat Merkezi, REDCAT Galerisi, (Los Angeles), 51. Venedik Bienali ve Yokohama Trienali’nde sergiledi. CapitalPlus Kredi Birliği Nedir?CapitalPlus Kredi Birliği ağırlık, uzunluk, miktar ve tutar birimleri üzerinden mevduat kabul eden ilk finans kuruluşu. CapitalPlus Kredi Birliği paranın yanı sıra kişisel eşyaları ve mallarınızı da mevduat olarak kabul eden tek kuruluş. CapitalPlus Kredi Birliği Capital Plus müşteri kredi hesabındakiher türlümevduata ayda % 3 ile en yüksek faizi sunar. CapitalPlus Kredi Birliği mülkiyetinize enflasyon garantisi veren tek finans kuruluşudur. Finansal ortağınız olarak CapitalPlus Kredi Birliği, hesabınızdaki her çeşit ağırlık, uzunluk, miktar veya tutarın artışını garanti eder. Hizmetlerimizle geleceğe hazırlanmanın yolunu keşfedeceksiniz. İşte CapitalPlus Kredi Birliğinin size sundukları:1. Herkes hesap açabilir. 2. Paranın yanı sıra kişisel eşya ve mallarınızı da mevduat olarak yatırabilirsiniz. 3. Her mevduata ait bir dekont bulunmalıdır. 4. Mevduatlar dört birim seçeneğinde olabilir: ağırlık, uzunluk, miktar ve tutar. Mudi, mevduatını yatırırken uygulanacak birimi seçebilir. 5. ‘Tutar’ birimi yalnızca para yatırırken seçilir, bununla birlikte mudiler paralarını, tutarı para birimi, kişisel eşya veya mal olarak yatırma konusundaki niyetine bağlı olarak, kabul edilen dört birimden herhangi birine yatırmayı seçebilirler. 6. Mevduatlara uygulanan aylık faiz oranı % 3 olarak sabitlenmiştir. Dolayısıyla, örnek olarak, 10 cm’lik bir mevduat yatırıldığında, CapitalPlus kredi hesabınızda aylık faizden elde ettiğiniz kazanç 3 mm olacak. 7. Ay sonunda elde edilen kazancı hesabınızdan şahsen ya da posta yoluyla çekebilirsiniz. * Dayanıksız gıdalar, çiftlik hayvanları, patlayıcı maddeler ve CapitalPlus Kredi Birliği tarafından hayat veya özgürlük açısından tehlike yarattığı belirlenen tüm diğer mallar mevduat kapsamının dışındadır. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Cuma Eyl. 21, 2007 2:45 pm | |
| basında bienale nedendse çok az yer verildiğini yine tekrarlıyoruz arkadaşlar. bulabildiğimiz görselleri limana boşaltalım, birileri de buradan alıp giderler. hepimize kolay gelsin | |
| | | fnd06 Moderator
Mesaj Sayısı : 387 Yaş : 43 Kayıt tarihi : 24/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Çarş. Eyl. 26, 2007 12:56 pm | |
| bu çalışmayı çok anlamalı buluyorum. en kısa sürede bienal'deki diğer çalışmları görüp sizlerle paylaşmaya devam diyorum | |
| | | sahil yeşil
Mesaj Sayısı : 74 Yaş : 64 Kayıt tarihi : 24/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Ptsi Ekim 15, 2007 4:57 am | |
| bienal limanda yerbulduğu kadar basında bulmadı valla:) | |
| | | yeşil Moderator
Mesaj Sayısı : 64 Yaş : 36 Kayıt tarihi : 04/04/07
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Ptsi Ekim 15, 2007 2:42 pm | |
| bianelin kuratörünün ****** hakkında ileri geri konuştuğu doğrumu ben yeni duydum. | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 Salı Ekim 16, 2007 6:55 am | |
| Bak densize ne demiş yahu. bir araştıralım bakalım. | |
| | | | 10. Uluslararası İstanbul Bienali, 8 Eylül - 4 Kasım 2007 | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |