3. Zenon'un önermeleri paradoksa yol açar mı?Bir önerme, varsayım ya da hipotez ne zaman paradoks oluşturur. Bir önermenin paradoks oluşturmas için hem önermenin mantıksal açıdan doğru olması hem de bilinen veya kabul edilen başka bir gözlem ya da sonuçla çelişiyor olması gerekmektedir.
Bu bağlamda Zenon’un önermelerinin açıkça paradoks oluşturduğunu kabul etmemiz gerekir. Çünkü onun önermeleri şu anki geçerli olan mantık yapısına, yani mantıksal kabullere uygundur. Bu nedenle önermelerin doğru olduğunu kabul edebiliriz. Ya da diğer bir açıdan şöyle söyleyebiliriz: Eğer varlığın çokluk, hareket ve birimlerden meydana geldiği düşüncesine inanıyorsak, Zenon’un önermeleri bu mantıksal bağlamda doğru olmalıdır. Fakat bu önermelerin doğruluğunu kabul etmek başımızı yeni bir derde sokacaktır. Çünkü bu önermelerin doğruluğunu kabul edersek kendi kabullerimizle çelişmiş olacağız. Bu da bizi paradoks adını verdiğimiz bir ikilemle karşı karşıya getirecektir.
Fakat öte yandan, Parmenides’in düşüncelerini doğru olarak kabul edersek, Zenon’un önermeleri; çokluktan, hareketten ve ayrık birimlerden oluşmuş bir evren tasarımını çürüttüğü gibi, bu öneriler bir ikileme, yani çelişkiye de yol açmayacaktır.
Ancak bugün tüm doğa bilimleri hareket ve değişimi temel alan bir retoriğe sahiptir. Bu nedenle Pisagorasçı bir geleneği doğrudan benimsememiş olsa da, temel bilimler; evreni, yani varlığı, var oluşu; çokluk ve birimlerden oluşmuş, uzay ve zamanda tanımlı dinamik oluş olarak kabul eder. Bu nedenle bugün ki mantıksal-bilimsel bağlam hareketin varlığını, evreni oluşturan nesnelerin çeşitliliğini ve onların ölçülebilir büyüklüklere sahip olduğunu varsayar. Bu bağlamda Zenon’un önermeleri tartışmasız bir şekilde paradoks oluştururlar.
Bir önermenin paradoks olarak algılanası aslında geçerliliği kabul edilen mantıksal-bilimsel bağlam ile doğrudan ilgilidir. İkilem doğada değil zihnimizde ortaya çıkar. Yani zihnimizde oluşturduğumuz evren resminin karanlık kalmış, aydınlatılamamış bölgelerinde ya da mantıksal arıza ve kavrayış eksiklerimizin bulunduğu yerlerde ortaya çıkarlar. Bu nedenle bu türden ikilemleri, mantıksal-bilimsel kavrayıştaki eksiklikleri gidererek çözmek mümkün olabilmektedir. Zenon paradoksları da bu türdendir.
Bir noktayı belirtmekte yarar var; Zenon’un paradoksları sonsuzluk ve görelilik bağlamı olan paradokslardır. Sonlu bir yolun sanki sonsuz uzunlukta ki bir yol gibi aşılamaz oluşu, sonsuz olanı sonlu gibi görme yanılgısı, hareket edilmediği halde hareket ediyor gibi algılanması bu bağlamı belirlemektedir. Bu Parmenides’çi bir bağlamdır.
Pek çok paradoks gibi Zenon paradokslarının da kabul edilebilir çözümleri henüz ortaya konulamamıştır. Çözüm bekleyen Zenon paradoksları, özellikle hareketle ilgili olanlar, bugün halen çekiciliğini korumaktadır. Bu önermeler kolayca yenilir yutulur türden değildir. Zira 2500 yıldır tartışılıyor olması da bunu açıkça kanıtlamaktadır.
4. Çeşitli çözüm önerileriÜzerinden 2500 yıl geçmiş olmasına rağmen halen çözülememiş olan bu paradokslar üzerine tartışmalar halen devam etmektedir. Russell, Bergson , Whitehead , Grünbaum ve McLaughlin Zenon’un paradokslarını konu etmiş çağdaş filozoflardan birkaçıdır [3-7]. Öte yandan, bu paradokslar uzay ve zamanın doğası, sonluluk ve sonsuzluk ve insan zihninin doğayı algılayışı gibi birçok temel matematik ve fizik kavramlarıyla yakından ilgilidir. Bu nedenle bu paradokslar bir yandan bu kavramların yeniden ele alınmasına, tartışılmasına yol açmış diğer yandan, matematik, Newton mekaniği, kuantum mekaniği ve özel görelilik kuramı kullanılarak bu paradokslar çözülmeye çalışılmıştır [8-11]. Ayrıca bu paradokslar fizikte bazı problemlerin çözülmesinde de kullanılmıştır: Kuantum Zenon Etkisi bunlar arasındadır [12-14]. Şimdi çözüm denemelerini kısaca özetlemeye çalışacağım [8-11].
i) ‘Zenon paradoksları uzayın sonsuza kadar bölünemeyeceğini gösterir’ önermesine dayanarak ‘yolun sonsuza kadar bölünemeyeceğini bu nedenle koşucunun yada Aşil’in hedefine varacağını’ yada ‘okun hareket ederek hedefine ulaşacağını’ öne süren varsayımı ele alalım. Evet! Fiziksel sistemleri sonsuza kadar bölmek mümkün olamaz. Çünkü bölme işlemi mikroskobik dünyada Planck sabiti ölçeğine kadar yapılabilir. Bu ölçeğin altında bölme işleminin mümkün olamayacağını kuantum teorisi söylemektedir. Ancak bu yaklaşımın kendisi de mutlak bir sonuç olarak düşünülmemelidir. Öte yandan sonlu bir sistemi matematiksel olarak sonsuza kadar bölmek mümkündür. Çünkü matematiksel nesneler fiziksel nesneler gibi somut değil soyut nesnelerdir. Dolayısıyla soyut bir dünyada soyut işlemleri sonsuza kadar sürdürmenin önünde bir engel yoktur. Fizik dünyada ise işler tam olarak böyle olmayabilir. Nedeni şudur: Fiziksel nesneleri sonsuza kadar bölmek içinde o bölme işlemini gerçekleştirecek araçlara ihtiyaç duyarız. Böyle bir bölme işlemini hangi araçları kullanarak yapabiliriz? Fotonları mı? Elektronları mı? Bölme işlemi için bir araç gerekmektedir. Fizik dünyada bölme işleminin önündeki tek engel bölme işleminde kullanacağımız araçlar değildir. Aynı zamanda bölmeye çalıştığımız fiziksel nesnenin -kuantum teorisine göre- kuantumlu yapısı da diğer önemli engeldir. Matematik dünyasında bu tür engeller yoktur. O nedenle bir bölme eylemi sonsuza kadar sürdürülebilir. Bu açıdan bakarsak Zenon örneğin okun aldığı yolu fiziksel bir nesne gibi düşünerek değil sonlu bir soyut matematik nesnesi olarak ele alıyor ve bölmeye devam ediyor. Doğal olarak Zenon’un sonlu bir uzay bölgesini sonsuz kadar bölmesinin önünde bir engel yoktur. Çünkü Zenon’un sonlu uzay bölgesi ne bölme işlemi için bir başka fiziksel araç gerektiriyor ne de uzayın kuantize edilmiş olması gibi bir engelle karşılaşıyor. Böyle olunca Zenon sonlu bir uzay bölgesini (AB yolunu) sonsuza kadar bölmekte bir sakınca görmüyor. Bu noktada Zenon yanlış yapıyor diyemem çünkü o matematiksel soyut bir nesne üzerinde çalışıyor. Ancak ben burada Zenon paradoksunu çözmek için ileri sürülen görüşler içerisinde yer alan ‘uzay kuantize olduğundan sonsuza kadar bölünemez’ ya da ‘Zenon paradoksları uzayın sonsuza kadar bölünemeyeceğini gösterir’ şeklindeki çıkarımların yanlış olduklarını ve Zenon paradoksunun çözümüyle uzaktan yakından ilgilerinin bulunmadığını belirtmek istiyorum. Kaldı ki burada fiziksel uzay ve soyut uzay mı anlatılmak isteniyor belli değil. Anlatılmak istenen şey her neyse bu tip sözde çözüm önerileri problemi çözmekten daha çok onu daha anlaşılmaz hale getirmektedir.
ii) Bölme işleminden dolayı ortaya çıkan matematiksel serinin toplamını alarak problemin, yani paradoksun çözülebileceği önerilmiştir. Fakat bu matematiksel yaklaşım paradoksu kesinlikle çözemez. Çünkü böyle bir serinin, sonlu AB yoluna eşit olabilmesi için toplamın sonsuza gitmesi gerekir ki bu zaten Zenon’un önerilerini paradoks yapan şeyin kendisidir. Dolayısıyla bu tip yaklaşımlar da Zenon paradokslarını çözememektedir. Sonsuz bir seriyi toplamak sonsuz iş yapmanın diğer bir adıdır. Problem de tam olarak buradan kaynaklanmaktadır. Sonlu zaman aralığında sonsuz iş yapılamaz! Bu nedenle serileri matematiksel yoldan toplayarak fiziksel problemin çözümünü elde etmek olası görünmüyor. Matematikçilerin pek sevdiği bu çözüm tekniği fizikçiler tarafından bazı problemlerin çözümü için kullanılıyor olsa da kanımca uzak durulması gereken bir yaklaşımdır. Buradan hareket ederek Zenon paradokslarını çözmek mümkün değildir.
iii) ‘Zamanda durgun bir statik an yoktur’ yaklaşımı ile paradoksları çözme denemesi yapılmıştır. Ancak bu yaklaşımın doğru olup olmadığı yönünde elimizde bir kanıt yoktur. Bu öneri ancak “zaman iki olay arasında geçen sürenin bir ölçüsüdür, zaman bir aralıktır” şeklindeki yaklaşım doğal olarak “zamanda durgun bir an yoktur” çıkarımına götürür ki bu şekildeki çıkarımın kendisi öncülüne bağlıdır. Ancak bunun öncülü olan “zaman iki olay arasındaki bir aralıktır” şeklindeki olay klasik bir zaman tanımını yansıtır ki zamana ilişkin bu tanımlar Zenon paradokslarının çözümü için yeteri kadar güçlü fiziksel temeller ortaya koyamamaktadır. Elbette ki uzay-zamanın sürekliği problemi ilginç bir tartışmadır. Ancak böyle bir tartışmayı Zenon paradoksları üzerinde sürdürmek (kendisi tartışmalıyken) pek de anlamlı görünmemektedir. Her neyse bu yaklaşımın paradoksların kesin çözümlerini ortaya koyamadığı açıktır. Kendisi tartışmalı olan bir öneriyle tartışılmakta olan bir problemi çözmek pek de sağlıklı, inandırıcı bir yol değildir.
iv) ‘Zaman kuantize edilirse Zenon paradoksu çözülür’ şeklindeki yaklaşım ispatı olmayan bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımı tersinden de yorumlamamız mümkündür. Şöyle ki ‘Zenon paradoksu zamanın kuantize olduğunu gösterir’. Bu tersinden okuma, işleri iyice içinden çıkılmaz bir hale getirmektedir. Biraz düşünelim. Zenon paradoksu zamanın kuantize olduğunu mu gösteriyor? Peki, öyleyse o zaman bu kabul göre Zenon paradoksu çözülmüş mü oluyor? Yanıt hayır ise Zenon paradoksları nasıl çözülüyor? Daha da önemlisi zaman nasıl kuantize ediliyor? Bunun bir matematiksel ispatı verilebilir mi? Peki fiziksel dayanakları nedir? Bu yaklaşımda bana göre bütünüyle dayanaksızdır. Çözüm için önerilen şey yani zamanın kuantize edilmesi fikri paradoksu çözmüyor. Çözmediği gibi önerinin kendisi yeni çözülememiş problemler ortaya koyuyor. Bu nedenle bu çözüm önerisi de diğer çözüm önerileri gibi tartışmalıdır.
5. Sonuç yerine
Zenon’un hocası Parmenides’in dünya görüşünü desteklemek için ileri sürdüğü önermelerin iki önemli sonucu olduğunu söylemek mümkündür. İlk olarak; Zenon, kendi geliştirdiği saçmaya indirgeme yöntemini kullanarak karşıt görüşlerin kabul edilemez tutarsızlıklar içerdiğini göstermiştir. Böylece karşıt önermeleri çürüterek hocası Parmenides’in görüşlerinin doğru olduğunu kanıtlamaya çalışmıştır. İkinci olarak; Zenon’un önermeleri, bugün halen kabul edilmekte olan mantıksal-bilimsel kavrayışla hem uyumlu olması hem de bir şekilde çelişiyor olması nedeniyle de ikilemlere, yani paradokslara yol açmıştır.
Zenon’un paradokslara yol açan önermelerinin hocası Parmenides’in varlık, oluş ve hareket konusundaki görüşlerini destekliyor olması yada karşıt düşünceleri çürütüyor olması bir yana bugün daha da önemlisi bunların iki bin beş yüz yıldır anlaşılamamış, çözülememiş olmasıdır.
Bu paradokslar açıkça bizim bugün kullanmakta olduğumuz mantıksal-bilimsel çerçeveye meydan okumaktadırlar. Bu çerçevenin o kadar da sağlam olmadığını, dünyayı, evreni, var olanı ve hareketi kavrayışımızda ciddi eksikliklerin olduğunu alaycı bir şekilde yüzümüze vurmaktadır.
Zenon’un paradoksları nesnelerin uzay zamandaki davranışlarını, yani hareketlerini ve daha genel anlamda göreli hareketlerini farklı bir kavrayışla düşünmeye zorlamaktadır. Havaya atılan bir ok durmakta mıdır? Yoksa hareket halinde midir? Ok uzay da mı yoksa uzay-zamanda mı yol almaktadır? Ok kime göre durmakta kime göre hareket etmektedir. Özel görelilik ok bağlamında nasıl çalışır?
A noktasından harekete koşucu neden B noktasına ulaşamaz? Yada Aşil neden kendisinden daha yavaş olan kaplumbağayı yakalayamaz? Bu olaylar pratikte gerçekleşirken Zenon bağlamında neden gerçekleşmiyor? Böyle bir mantıksal ikilem nasıl ortaya çıkıyor. Mantıksal-bilimsel kavrayışımız nereden kırılıyor? Gerçektende Parmenides’in dediği gibi her şey bir illüzyondan mı ibaret? Gerçekten de hareket ediyor, bir yerden bir yere gidiyor sandığımız durumlarda hiçbir yere gitmiyor muyuz? Her şey bir ve aynı mı?
Sonlu bir elemanı sonsuza kadar bölebilir miyiz? Sonlu bir uzay bölgesi aslında aynı zamanda bir sonsuzluk mudur? Parmenides’in söylediği gibi bir olan varlık gerçekte bölünemez midir? Uzay ve zaman sürekli mi yoksa kesikli mi? Acaba hareket kesikli de biz onu sürekli olarak mı görüyoruz? Yoksa hareket sürekli mi? Acaba duygularımız yada beynimiz bizi yanıltıyor mu?
Zenon gerçekten haklı mı? Gerçekten de doğada hareket yok mu? Yoksa uzayın sonsuza kadar bölünemeyeceğini bu nedenle bir şekilde Aşil’in hedefine varacağını söyleyen fizikçiler mi haklı? Yada Aşil’in hedefe ulaşması için yolu boyunca ortaya çıkan matematiksel seriyi toplamasının yeterli olduğunu söyleyen matematikçiler mi haklı? Mantıksal-bilimsel kavrayışımızdaki problemler nelerdir? Yoksa hepimiz bir yerlerde hata mı yapıyoruz. Hareket, varlık, çokluk, birlik, doğa ve evren gibi oldu ve kavramları henüz doğru ve vazgeçilemez bir çevreye oturtamadık mı? Merkezinde sonsuzluk ve görelilik bulunan bu sorular öyle görülüyor ki daha uzun bir süre gündemde kalamaya devam edecektir.
Bu çalışmada, Zenon’un paradokslarını ve bu paradoksları -özellikle hareketle ilgili olanları- çözmek için ileri sürülmüş çeşitli yaklaşımları kısaca ele aldım. Ancak vakit darlığı nedeniyle kendi çözüm önerimi bir sonraki yazıya bırakmak zorunda kaldım.
__________________________________________________________
http://web.deu.edu.tr/tcp/Zenon.html