28 October 2007Kamu kurumları ve sanat
Ercan KUMCU
SANATA değer veren bir millet olduğumuzu iddia edemeyiz. Müzelerimiz tarihi kalıntılarla dolu. Ama, yurt dışında sergilenen bizim tarihimizin kalıntıları yurt içindekilerden çok daha değerli. Sanat eserlerini sergileyen müzelerimiz yok denecek kadar az.
Rönesans döneminde Avrupa’da sanatın en büyük destekçisi
Saray’dı. Saray kalktı, yerine devlet, kamu kurumları ve özel girişimler geldi. Bugün dahi,
dünyanın gelişmiş ülkelerinde sanatın en büyük destekçisi ve eserlerin koruyucusu devlet kurumlarıdır.
YAKLAŞIM
Avrupa’da bir devlet dairesine girdiğinizde, koridorlarda ve ofislerde heykeller, yağlı ya da sulu boya resimler, çizimler görürsünüz. Bizde koridorlar genellikle boştur.
Ofislerde ****** resminden başka bir şey yoktur. Varsa, o da genellikle güzel bir manzarayı görüntüleyen fotoğraflardır.
Abartıyor olabilirim, ama çok yanıldığımı sanmıyorum.
Bir kaymakam yöresinde sanat değeri olan bir tabloyu ya da bir heykeli bütçesini kullanarak alıp ofisinde ya da kaymakamlık binasında sergileyebilir mi diye merak ediyorum. Bütçesinde yeri olmadığından, büyük bir olasılıkla böyle bir şey yapamaz. Belki, birilerinin ancak hediye olarak verdikleri sanat eserlerini demirbaşa geçirebilir.
Diyelim ki, kaymakam bir yolunu buldu sanat eserleri almaya kalktı. Bu kez, sanat değeri olmayan resim ya da heykellerin alımı için çeşitli kesimlerden baskı yapılmaya başlanır.
Sanatı desteklemek, sanat değeri olmayan yapımlara para aktarmak anlamına gelmeye başlar. Birçok alanda olduğu gibi, doğru yaklaşım yanlış uygulanınca proje astarı yüzünden pahalı hale gelir.
Batı’da bu işler farklı gelişmiş. Örneğin,
bir çok batılı ülkede merkez bankaları sanatın destekçisi ve koruyucusu olmuşlar. İngiltere, Fransa, İtalya gibi ülkelerde merkez bankaları tarihi yapılarda otururlar. Binalarının içi müze gibidir. İdarecilerinin çalışma odalarının duvarları resim ve heykellerle süslüdür.
Özellikle İngiliz Merkez Bankası’na girdiğinizde, bir müzeye girdiğinizi düşünürsünüz.
Almanya’da
Bundesbank (merkez bankası) eski eserlerin koruyucu durumundadır.
Devletin misafirleri için kullandığı birçok şato Bundesbank’ın malıdır.
Merkez bankaları işlevleri gereği genellikle çok kar ederler. Çünkü, beş kuruşa mal ettikleri banknotların üzerine 100 lira yazarak piyasaya sürerler. Kar marjı çok yüksektir. Karlarını her yılın sonunda Hazine’ye temettü olarak devrederler. Ama, Hazine, Merkez Bankası’ndan alacağı temettü üzerine politika oluşturmaz.
Merkez bankalarının karlarının bir bölümünü toplumsal değeri olan sanat eserlerine ya da eski eserlerin alımına tahsis etmesi Batı’da memnuniyetler karşılanır.
UYGULAMA
Bizim Merkez Bankası’nın da çok mütevazı sayılabilecek Türk ressamlarından oluşan bir resim koleksiyonu var. Koleksiyondaki resimler bazı dönemlerde ülkemizin farklı kentlerinde sergileniyor. Kısıtlı da olsa, bu yolla toplum, sanatçısıyla ve sanatıyla buluşuyor.
Geçen hafta sonu Merkez Bankası Koleksiyonu’ndaki 35 kadar resim Amerikan Merkez Bankası’nda (FED)
sergilenmeye başladı. Sergi üç ay kadar açık kalacak. Çok gurur verici bir çalışma yapılmış. Buna karar veren idarecilerden tabloları Amerika’ya taşıyanlara kadar tüm Merkez Bankası camiasını kutluyorum.
Merkez bankacılığının yalnızca para politikası uygulaması olmadığını hepimize hatırlattılar. Gurur duydum.
Diğer kamu kurumlarının da aynı yaklaşımı benimsemelerini diliyorum.
Bütçe ne denli sıkı olursa olsun, bütçede gerçek sanatı destekleyecek daima küçük bir yer olmalıdır.