Genetik Safsata, (Genetic Fallacy)
Tanım:
a- Bir şeyin kaynağının, esas aldığı şeyle aynı olduğu vargısı.
b- Bir şeyi; kaynağı, kökeni veya başlangıcı açısından değerlendirmek,
açıklamak veya reddetmekten doğan hata.
Örnekler:
1- 1-Zihin sadece, kafatasının içindeki madde ve enerjinin
etkileşimlerinin bir sonucudur. Ölümden sonra, madde ve enerji hala
kafatasının içinde olacağından, zihnin ölümden sonra da yaşamalıdır.
2-Hırsızın oğlu da hırsız olur.
Güncel Kullanim:
Hamilelik kiloları bir gen yüzünden; Resimdeki Elle Mac Pherson "o geni"
taşımadığı için mi, doğumdan sonra eski kilosuna indi, yoksa zaten top
model olduğu için mi? (11/5/2000-Posta)
Acele Genelleştirme Safsatası,(Fallacy of Hasty Generalization)
Tanım:
Sınırlı verilere, yetersiz delillere veya temsil gücü olmayan örneklere
dayanarak akıl yürütme hatası.
Örnekler:
İki kez soyuldum. İkisinde de beni soyan zenciydi. Gelecekte zencilerden
uzak duracağım çünkü genellikle beni soyuyorlar.
Güncel Kullanim:
1-İşte insana verilen değer ! ABD' de 5,5 aylık doğan bebeği yaşatmak için
onlarca insan seferber oldu 300 milyar harcandı. [13/5/2000-Sabah]
2- Oysa çaresiz bir canlıya yani bir hayvana bu kadar kıyıcı davranabilen
insanlardan her türlü melanet beklenir. Bunlardan cellat olur, işkenceci
çıkar, tetikçi üretilir, Hizbullah katilleri yaratılır.[Güler Kazmacı,
13/5/2000-Posta]
Kanıtsızlık safsatası: (Argument from ignorance)
Tanım:
a- Bir şeyin yanlışlığının ispatlanamamış olması nedeniyle doğru olduğunu,
savunmak.
b- Doğruluğunun ispatlanamamış olması nedeniyle yanlış olduğunu ileri
sürmek.
Örnekler:
1-Allah'ın varlığı kimse tarafından kanıtlanmamıştır. Öyleyse Allah
yoktur.
2- Şimdiye kadar hiç kimse Uzayda insana rastlamadı, o halde uzayda hayat
yoktur.
Alakasız Amaç Safsatası,(Fallacy of irrelevant purpose)
Tanım:
Bir şeye karşı, öyle bir amacı olmadığı halde, amaca ulaşılmadığına
dayanarak çıkarım yapmak.
Örnekler:
İlahiyatçılara güvenmiyorum. Binlerce yıldır Allah'ın varlığını
ispatlayamadılar.
Alakasız Sonuç Safsatası,(Fallacy of irrelevant conclusion )
Tanım:
Kanıtlanması gereken şeyle ilgili bir savunmadan çok, konuyla alakasız bir
savunma yapılması ve söz konusu edilen noktaların savunulan şey hakkında
bir çürütme ya da destekleme dayanağı oluşturmamasından doğan hata .
Örnekler:
Bir avukat suçlunun hüküm giymesi gerektiğini savunuyor:
"Bu adamı suçlu bulmalısınız! Cinayetin ne kadar iğrenç ve şeytani bir
biçimde işlenmiş olduğunu düşünün."
Güncel Kullanim:
North Gary: Eğer size biri "Şu anda şirketimiz 2000'e uyumlu"derse ondan
bunu şirketinin antetli bir mektup kağıdına yazıp size postalamasını
isteyin. Bu iddiası konusunda kendine ne kadar güvendiğini bu şekilde
anlayabilirsiniz. Elinizde bu iddiasıyla ilgili imzaladığı antetli bir
mektup kağıdı olmadığı sürece iddiasını ciddiye almayın. Bunu iyimser bir
2YK söylentisi olarak kabul edin.
Dayatma Safsatası, ( Fallacy of "is" to "ought")
Tanım:
Tanımlayıcı anlamlar içeren terimlerin dayatılması suretiyle, bunların
kabullenilme zorunluluğunu ortaya koyma iddiası.
Örnekler:
1-Kapitalizm en iyi ekonomik sistemdir. Dolayısıyla, tüm toplumlar
kapitalizmi benimsemelidir.
2-Türkiyeyi çeteler yönetiyor. Bir çeteye üye olmazsak kesinlikle
yaşayamayız.
Sınırlı Seçenek Safsatası, (Fallacy of limited alternatives)
Tanım:
Tam bir inceleme araştırma ve delil ortaya koymadan, bir hareket seyrinin
başka seçenekleri yok saydığı veya dışladığı konusunda ısrar etme
yanlışlığı.
Örnekler:
1-Vergi yasalarında reform yapılması için hükümeti düşürmeliyiz. Başka
seçeneğimiz yok çünkü iktidardaki hükümet geçmişte vergileri indirmemişti.
2-Microsoft'un yazılım endüstrisine hakim olmasına memnunum. Eğer onlar
olmasalardı şu anda sahip olduğumuz bilgisayar verimliliği olmayacaktı.
3-Eğer Demirel'i yeniden Cumhurbaşkanlığa seçmezsek istikrar bozulur.
Çok Sorulu Safsata, (Fallacy of many questions)
Tanım:
Tek ve basit bir cevabın talep edildiği bir sorunun
a- birden fazla cevap ihtiyacı yaratması,
b- her biri ayrı ayrı cevaplandırılması gereken başka sorular sorulmasını
gerektirmesi.
Örnekler:
İşinden hala ayrılmadın mı ?
Güncel Kullanim:
Limbaugh, Rush: New York Times, 1993'te Boston Globe' u almak için $1.07
milyar harcadı... New York ve Boston'da evsizler problemi yok mu ? New
York Times neden gidip bu talihsiz insanlara biraz para vermeyi seçmedi ?
... Liberaller neden kendilerini toplumcu vaazlarının dışında tutuyorlar
Popüler Savunma Safsatası,(Argument to the people)
Tanım:
Bir fikri mantıklı bir şekilde haklı çıkarmaksızın duygusal, popüler
kabullere dayanarak savunmak. Fikre rasyonelliğin desteğiyle onay
sağlanmasından ziyade, çoğunluktaki eğilimler, önyargılar, duygular,
heyecanlar, tutumlara yönelik bir tavır kullanılarak onay sağlanmasına
çalışılır.
Örnekler:
1-Beyzbol sporunu sevmelisin! Beyzbolu sevmeyen Amerikalı sayılmaz!
2-Galatasaray Türkün gücünü bir kez daha Avrupa'ya gösterdi.
Savunma safsatası, (Appeal to personal interests) [argumentum ad Personam]
Tanım:
Savunulanın kabul görmesi için kişilerin beğenisine (tercihler, peşin
hükümler, eğilimler v.s) hitap ederek savunma yapmak.
Örnekler:
1- Senatörün yeni ekonomi politikasını mühendis olduğun için
desteklemelisin.
2- Valla bizim başkanın konuşmasına bayıldım adam ne de olsa profesör.
Duygu Sömürüsü Safsatası,(Argument to pity)
Tanım:
Bir şeyi acıma duygusu uyandırarak kabul görecek şekilde savunmak.
Örnekler:
1-Hakim bey lütfen, beni adam öldürmekten hapse atmayın! Beni hapse
atarsanız çocuklarım aç kalacak.
2-İnşallah safsata projesi üzerine yaptığım değişiklikler genel kabul
görür. Çünkü hasta hasta gece yarılarına kadar oturup düzeltme yaptım.
Mazeret Safsatası,(Fallacy of special pleading)
Tanım:
a-Kişinin, bir fikri veya eleştiriyi karşıt görüş aleyhine kullanıldığında
kabul ettiği halde kendi görüşü aleyhine kullanıldığında reddetmesi,
b- Bir fikri veya eleştiriyi kendi görüşü aleyhine kullanıldığında
reddettiği halde karşıt görüş aleyhine kullanıldığında kabul etmesi.
Örnekler:
Bob: Astroloji palavradır. Kökeni evrenin yapısıyla ilgili eski mitolojik
inançlardadır.
Phil: Pekala. O zaman modern astronomi de palavradır çünkü onun kökeni de
eski astrolojidir.
Bob: Ama astronomi farklı. Astronomi mantıklı bir şeydir.
Faydacı Safsata,(Pragmatic Fallacy)
Tanım:
Bir şeyin insanlar üzerindeki yararlı etkilerinden dolayı doğru olacağını
varsaymak.
Örnekler:
1-İnsanın tabiatla başbaşa kalması çok faydalıdır, onun için seni bir ay
ıssız bir adaya bırakacağım.
Güncel Kullanim:
Tod Nielsen:
Yeni özelliklerin Windows'la bütünleştirilmesi Amerikan tüketicisi için
iyi bir şeydir.
Ardışıklık Safsatası,(fallacy of "previous this")
Tanım:
Bir şeyin zamana bağlı olarak başka bir şeyden önce olmasını, kendisinden
sonra gelenin nedeni olduğu sonucuna bağlamak. Burada olayların birbirini
izlemesi ile nedensellikleri arasındaki bir karışıklık mevcuttur.
Örnekler:
1-Bütün araba kazalarının öncesinde kavşakta siyah bir kedi görülmüştü.
Yani, kavşakta bir daha siyah bir kedi gördüğümüzde kesinlikle bir kaza
olacak.
2-Senatör X seçildikten sonra, enflasyon azaldı. O halde Senatör X in
seçilmesi enflasyonun düşmesine neden oldu.
Konuyu Saptırma Safsatası,(fallacy of Red Herring)
Tanım:
Savunulan şey hakkındaki bir eleştiriyi konuyu başka bir yere çekerek
gözardı etmekten oluşan hata.
Güncel Kullanim:
William Cohen, 18 Şubat 1998'de Clinton'ın yönetiminin Irak'a karşı güç
kullanması durumunu açıklamak üzere yapılan bir konuşmada bir dinleyici
U.S.A'nın Irak'a saldırmaya ahlaken hakkı olup olmadığını sorar. Cohen şu
ifadeyle cevap verir: "Soru aynı zaman da şudur ; Saddam Hüseyin'in kitle
imhasında kullanılan kimyasal ve biyolojik silahları kendi halkına karşı
kullanmaya hakkı var mıdır?"
Eksık Veri Safsatası, (fallacy of slanting)
Tanım:
Bir şeyi savunurken hesaba katılması gereken belirli noktaları bilinçli
bir şekilde atlayarak, yetersiz veya aşırı vurgulayarak, bir sonuca
varılması konusunda önem arz eden, sonuçla alakalı delillerin saklanması
Örnekler:
Eski Sovyetler Birliği'nden bir gazetede manşeti. "Sovyet Rusyası spor
müsabakasında ikincilik aldı. Birleşik Devletler ise sondan üçüncü oldu.
"Yorum: Yarışmaya sadece 3 ülkenin katılmış olduğundan ise bahsedilmemiş.
Yani, U.S birinci, Sovyetler Birliğiyse ikinci olmuş.
Kaygan zemin Safsatası,(Slippery slope)
Tanım:
Elde delil olmadığı halde, bir veya birden çok olayın olması halinde bir
takım olayların da olacağını iddia etmek.
Örnekler:
1-Esrarı yasal hale getiremeyiz. Bunu yaparsak insanlar uyuşturucu
maddeleri normal karşılamaya başlar, sonra da uyuşturucu müptelalarından
oluşan bir topluma sahip oluruz.
2-Trafik cezalarının 1 milyon TL olması, ceza vermemek gibidir, cezanın 2
milyon TL olması , 1 milyon TL ceza vermek gibidir,..... cezanın 50 milyon
TL olması ceza vermemek gibidir.
3- Radikal islamcı birini davet etmek, radikal islamcı sempatizanı olmak
gibidir, , radikal islamcı sempatizanı olmak radikal islamcı olmak
gibidir, radikal islamcı birini davet etmek, radikal islamcı olmak
gibidir.
4- Ahmet Necdet Sezer Cumhurbaşkanlığına seçildiğine göre, artık demokrasi
rayına girecek, insan hakları ihlal edilmeyecek, ekonomi düzelecek.
Güncel Kullanim:
Gazetecilerin kılık kıyafetleri Sayın Cumhurbaşkanımızın hoşuna gitmemiş
olabilir. Kimi meslektaşlarımız yerine göre giyinme konusunda biraz hatalı
davranıyor olabilirler. Ama ''demokrat'' cumhurbaşkanları, bu işi
yönergeyle düzenlemeye kalkışmazlar. ''Demokrat'' cumhurbaşkanına yakışan,
Gazeteciler Cemiyeti'ne bu yöndeki dileği belirten bir yazı yollamaktır.
Bu konuda bir gelenek, bir üslup oluşmasına öncülük etmek başkadır, parti
gazetesi çalışanlarına emir verir gibi yönerge hazırlamak başka. Bu
kafayla, yarın Köşk önünde ''tırnak kontrolü'' yapılırsa hiç şaşmam. Sonra
sıra belki de iç çamaşırı rengimize kadar uzanır. [Fatih Altaylı,
20/5/2000-Hürriyet]
İddiayı Zayıflatma Safsatası,( Fallacy of the straw-man)
Tanım:
Karşı savı zayıf ya da yanıltıcı bir biçimde sunarak, kolaylıkla
çürütülebilecek bir hale sokmak.
Güncel Kullanim:
Laura Schlessinger:
Bayan Schlessinger'e soru: Erkek arkadaşımla birlikte oturmaya karar
verdik. Geleceğimizi konuştuk, önümüzdeki bir kaç ay içinde nişanlanmaya
ve belki gelecek yaz da evlenmeye karar verdik. Annem babam nişanlanmadan
önce birlikte oturmamız fikrinden hoşlanmadı. Bizle aralarına mesafe
koydular ve bu beni çok incitti. Kararımı kabul etmeyecekleri düşüncesi
beni üzüyor. 20'li yaşlarımın sonunda bir yetişkinim! Bu durumda ne
yapmalıyım ?
Bayan Schlessinger'in cevabı: İncinen sen misin ? Anne babanın ne
hissettiğini sanıyorsun ? Evliliğin ödülü olan cinselliğin ve
birlikteliğin kutsallığını reddederek seçimini yapmışsın sen.
İrrasyonel Otorite Safsatası, (Fallacy of unqualified source)
Tanım:
Bir savı; o konuda bilgi sahibi olmayan bir otoriteden yararlanarak, şahit
göstererek desteklemek.
Örnekler:
Jane Fonda yağmur ormanlarının tehdit altında olduğunu söylüyor. O halde,
gerçekten de yağmur ormanlarının korunması için çalışmalıyız.
"Sen de" Safsatası,(fallacy of "you also")
Tanım:
Birinin görüşlerinin daha önce inandıklarıyla tutarlı olmadığını
söyleyerek kişinin güvenilmez olduğunu , ya da görüşünün reddedilmesi
gerektiğini iddia etmek.
Örnekler:
Vergi gelirlerinin yeni spor salonu için kullanılmasına karşı olmanız
makul bir tutum değil. Yeni senfoni binası için lehte oy kullanmıştınız ve
onun maliyeti de vergi gelirleriyle karşılanmıştı.
Güncel Kullanim:
Clinton: Bilmenizi isterim ki, asgari ücretin yükseltilmesi konusundaki
oylamaya karşı çıkan bir kongre üyesi, geçen yıl 1 aylık kongre tatili
süresince, asgari ücretli bir işçinin 1 yılda kazandığından fazla
kazanmıştır.
www.objektivist.net