Sevgili Feri… Yine bütün gece boyunca uyuyamadım… Gün gelecek ve beni uykusuz bırakmayacaksın, biliyorum… Koyun saymak koca bir yalan! Henüz bu gerçeği kaldırabilecek psikolojide değilsin… Beyaz tüyleri ve sevimli ses tonları ile seni cezp ediyorlar, farkındayım… Bunu sana koynumda büyüdüğünde söyleyeceğim… Uyuyabilmek için her gece narin yutkunmanı hayâl ediyorum… Her yutkunuşunda aşağı-yukarı gidip gelen adem elmanı sayıyorum… Koca bir adam olarak gerçeklerle yaşamak zorundayım… Ne kadar acı değil mi? Şimdilik bu acıyı içinde hissetmene gerek yok… Bir gün gelecek ve o, acının üzerinde uyanacaksın… Yani göğsümde… Her sabah, güneşi görmemezlikten gelerek öcümüzü alacaksın şimdiki zamandan… Senden şimdilik tek isteğim kadınlığını ve tüm öz verini bilemeye başla… Umuda ve onu içimize bir heves olarak düşüren mavi gökyüzüne karşı silah kuşanacağımız, bizim bize yeteceğimiz günler gelecek…
Şu an rayların üzerinde mecburi bir yolculuktasın, biliyorum… Mor göz altlarım ile yanında olmak isterdim… Zira sensiz bu şehir de yürüyemiyorum… Ayağıma bir ağırlık çökmüş vaziyette… Öyle, şekilsiz ve anlamsız bir kaya ağırlığı değil, bu… Bedenin şeklinde bir heykel… Evrenin en büyük ellerine ve atölyesine sahip bir heykeltıraşın eseri… Adını “hasret” koymuş… Sonra, beğenmemiş “özlem” koymuş… Satın aldım ve adını “Feri” olarak değiştirdim… Ayaklarıma bağlayarak dolaşıyorum şehir de… Ağırlığı beni kendine bağımlı kıldı… Bu acı çok hoşuma gidiyormuş gibi davranıyorum… Sırf sen özgürce süzülebil diye… Erkekliğimin gerektirdiği tüm ağırlıkları taşımak ve ölmeden önce bedenimde hissetmek istiyorum… Bulanık bir fotoğraf karesinde de olsa, odamın duvarında ol diye…
Şimdilik bu kadar sana aktaracaklarım… Bir piyano eşliğinde yüzümü yıkamalı ve bir keman eşliğinde evimden çıkmalıyım… Sesini kulak zarımda hissetmemenin başka bir yolu yok… İnsanlara sağırım, insanlara körüm sen yokken… Bu yarım halimle geleceğimizi inşâ etmeliyim… İşim çok zor… Tek tesellim tam bir kadın savaşçıya sahip olmak… Bir gün gelecek ve savaşması gereken, gerçek cephesini bulacak… Vücudumda ki her hangi bir çukurda sipere yatacağız seninle… Geçmiş sorunlarımız kefaret olacak düşmandan gelecek her kurşuna… Buna inan… Bu savaşı bir bilgisayar oyunu havasında göğüsleyeceğimiz günler gelecek… Üç canımız olacak ve her seferinde yeniden başlayabileceğiz hayata… Yaz sıcağında cayır cayır yanan tren rayları ayrılığı çağrıştırmayacak bize, meselâ… Ya da toprağı cennet bahçesine dönmüş mezarlıklar… Çünkü bizler Tanrı’ya inanan ve göz yaşlarını utanmadan akıtabilen, güzel insanlarız… Kim ne derse desin…
Sayıklama No:1 * /5/12/2008 * Pazartesi * 09:45