Anlamlı bakar insan hep,
Her zaman baktığı gibi…
Noktalar koyar cümlelerin sonuna:
Anlamlandıramadıklarını bir gün fısıldarsa hayat kulağına virgüllerle ayırır yaşamı...
Söyleyemez insan her zaman
Yaşadıklarının bir kısmı içinde uyur…
Gömer derinlerine, gizlediği bir dünyadan bakar yaşadığı, ana dünyaya…
Yitirdiklerini onun içine koyup, çıkarmak istemez insan, ta ki gece kendiyle baş başa kalana kadar.
Can yakıcı tüm acıları bir anda aydınlanır.
Gözyaşları akarken bir nehir misali yastığına, her damlada şunu sorar kendine:
‘ Neden ben ve benim içimdeki sen..’ ama cevap bulamadığı sorular geceyi de ulaşılmaz yapar…
Islanan yastığından sıkılıp arkasını döndüğünde gördüğüne kendide inanamaz… Gözyaşları arkasında kalmıştır…
Hayat ta böyle değil midir zaten…
Acılarımız, hüzünlerimiz, efkârlandıklarımız, kötü anılarımız silinip gitmez hiç, arkamızdan bizleri takip eder… Sadece ilk acıttığı kadar can yakmaz ama hep peşimizdedir korkularımız gibi yaşadıklarımızda…
Ensemizde sıcaklığını hissederiz usul usul…
Biz kaçarız onlar kovalar… Hırsız polis misali.
Gecenin bir yarısı aklımıza düştüğü gibi, sokaklarda köşe kapmaca oynatır.
Bir çakmak taşı kadar ufacıktır benim sendeki yalnızlığım.
Ve Yakılamayacak kadar uzaktadır sigaram.
Bir çakmak taşı kadar uzaktadır sigaram..