En büyük korkusu korkudan korkmaktı onun.
Korkulara yenilmeye alışmıştı sanki o.
Başını dik tutması gerekti, aktı akacak yaşlarını gizlemek için.
Ağlamak onun için yemek yemek gibi sıradan olmuştu.
Her gün akan yaşlarına dur deme zamnı gelmişti...
Gitse gidemezdi,
Sussa susamazdı,
Ölse ölemezdi,
Ve ağlardı...
Ağladıkça alevlenirdi nefreti.
Kan kusuyordu, kiniyle birlikte,
Kustukça bir şelale oluşuveriyordu etrafında...
Bir bir çoğalıyordu insanlar kapısında.
Kısır döngüsü gibi dönüyordu dünyasında...
Çarpıyordu kalbi gövdesinin aralıklarında,
Ve yine ağlıyordu o ıssız sokkaklarda..