Marks'ın kıçına girip Lenin'in kıçının gölgesinin altında yazı yazanları anlamıyorum... Hele ki bu insanların edebiyatı eleştirecek cesareti kendilerinde nereden aldıklarını anlamıyorum... Yazarlık kimliğim ile hiçbir siyasi görüşün ya da ismin altına yatmadım, yatmayı da düşünmüyorum... Çocuklarım, yani yazılarımı taş taşır geçindiririm ama hiç bir siyasi ismin altına yatıp 'hayat yazarı' olmam, tıpkı hayat kadını olmamak için direnen iffetli bir anne gibi...
Yazar geçinen bazı kesim Nazım HİKMET'İ bile edebi yönü için değil, ya da karısına yazdığı o saf ve temiz mektupları değil, yazılarına ucundan kıyısından bezediği Marks ve Lenin için sevebilir... Ben Marks ve Lenin'i içimde öldüreli yıllar oldu... Her zaman aslolan insandır ve duygudur...
Yazar ya da edebiyatçı dediğin evrensel olmalıdır... Yazar ya da şair, sadece yazar ya da şair olmalıdır! Bir yazar ya da şair milletvekili olup bir partinin gölgesi altına giremez, o hem komünistin, hem ülkücünün, hem Müslüman’ın, hem Hıristiyan’ın, hem Asyalının, hem Avrupalının sesi olmak zorundadır... Körlemesine milliyetçilik yerine ya da sadece siyasi bir ismi kullanarak değil, tüm insanlığın ortak noktası olan ''İNSANLIĞI'' bulup çıkarmalı ve insanlara hepimizin her şeyden önce insan olduğunu göstermek zorundadır...
Bunu yapmaktan gurur ve onur duydum her zaman... Yeri geldi bırakın Marks'ın kıçına girmeyi, Türklük kavramını bile ret ettim... Ben Türk'ten önce insanım, Türkiye'li den önce dünyalıyım, Ankaralı'dan önce yine dünyalıyım dedim... Marks ya da Lenin'in gözümde ki değeri savaşlarda öldürülen her hangi bir kız çocuğunun değeri kadardır
... Ve hiç bir üstünlüğü yoktur gözümde Hitler ya da Fatih Sultan Mehmet'in savaşlarda babasının kucağında ölen erkek çocuğundan... Hz. Âdem ve Havva zamanında sınırlar ve ülkeler yoktu... Amerikalı, Fransız, Türk, Çerkez, Arap yoktu... Sadece dünya vardı... İnsanlar zaman içinde dünyayı yerleşim birimlerine göre sınırlara bölmüş ve bu sınırlar içinde ölene şehit lakabını takarak ölmeyi, öldürülmeyi ve savaşı kutsallaştırmıştır... Tüm siyasi isimler de buna çanak tutmuştur... Hitler’ler ve Mussolini'ler gibi tarihin yüz karası, bebek katili manzaraların sahibi tiplemeler hep bu hastalıklı düşünme biçiminin eseridir...
Yazar ya da şair gidip Marks propagandası yapmak yerine, ya da her hangi bir ideolojiyi savunmak, körlemesine Türk'üm, Komünistim, Ülkücüyüm, Amerikalıyım, Fransızım, Ermeniyim demek yerine, '' DÜNYA DA SINIRLAR OLMASAYDI KİMLERE ŞEHİT DİYECEKTİK? UZAYLILAR TARAFINDAN ÖLDÜRÜLENE Mİ?'' diye sorma evrenselliğine sahip ve bu cesareti gösterebilen insan olmalıdır... Gerekirse bu uğurda hapis yatan adam olmalıdır... Bir yazar ceza yiyecekse bile Marks'ın kıçına girdiği için değil, az önce bahsettiğim evrensel değeri savunduğu için cezasını yemelidir...
Aşk yazarı kisvesi altında Marks propagandası yapanlardan tiksiniyorum. Aşk yazarı ya da sadece yazar kisvesi altında Türklüğü, Amerikalılığı, Hıristiyanlığı ya da Müslümanlığı, Ülkücülüğü ya da Komünistliği yüceltenlerden nefret ediyorum... Hiçbir zaman inançlarımı bir ismin ya da siyasi olgunun kıçına sokmadım...
Müslüman’sam kendi özgür irademdir... Allah’ı ve dinimi asla yazılarımı pazarlama aracı olarak kullanmadım... Bir ömür de kullanmayacağım, kullandırtmayacağım... Müslüman olmayı asla Hıristiyanlardan nefret etme sebebi olarak kullanmadım, bir ömür de kullanmayacağım... Eğer Müslüman’sam yazımın sonunda inandığım Allah'a bana verdiği ilham için bir ''şükür'' ederim olay orada biter...
Eğer aşk yazıları yazıp yan tarafta Marks'ın adını geçirebiliyorsan sen yazar ya da insan değil Komünistsin... Ben Nazım'ı bile yalnızca karısına yazdığı o saf ve yalın mektuplar için seviyorum... Yazılarına Marks'ın ya da Lenin'in karıştığı aşk yazıları bana hiçbir gerçeklik sunmuyor ve çok yapmacık geliyor... Karısından çok sanki bir komüniste yazılmış gibiler...
Eğer aşk yazıları ya da evrensel şiirler yazıyorum deyip yan tarafta '' AKP, TKP, MHP, '' gibi bazı adamların toplanıp biri biriyle atışıp durduğu toplulukların adını geçirebiliyorsan ve eğer bunlardan birisiysen sen YAZAR DEĞİLSİN! DSP lideri Bülent ECEVİT kadar şair ya da yazarsın... Gidip siyaset yapmalısın, yazarım diyemezsin... Edebiyata da bulaşamazsın... Ya da sataşamazsın... Gidip bağımsız olarak kitap çıkartırsın ve sadece kendi görüşünden olan insanlara pazarlarsın... Hepsi bu... Evrenselliğini baştan kaybettin...
İnsanım, dünyalıyım ve yazarım... Başka hiç bir şey değilim... Olsam da bunu yazılarımı pazarlama aracı yapmam... Yaptırmayacağım... Yemin ederim... Kapitalizmi Marks istediği için değil, insani değerlere ters düştüğü için yerden yere vuracağım... Marks’ı ya da herhangi bir dini, ideolojiyi, siyasi partiyi yazılarına kalkan yapan dar zihniyete de bir ömür '' HADİ ORDAN '' demeyi bileceğim... Bu insanların edebiyatı ve edebiyatçıyı eleştirmesini de bir ömür boyu kaba etimle gülerek okuyacak ve güleceğim...
Hiçbir siyasetçi, din, ideoloji ve siyasi lider… Hiçbir siyasi parti, ülke milliyetçiliği ya da bağımsızlık savaşı gözümde, savaşın ortasında kalmış, çığlık çığlığa ‘’ Anne! ‘’ diye bağıran küçük ve kanlar içinde ki kız çocuğundan değerli değildir…
Bu küçük kız için Marks’a da, tüm dünya ülkelerine de, siyasetçilere de acımam… Kendi ülkemin siyasetçisi de dâhil yedi ceddine verir veriştiririm… Kimse de ağzını açamaz! Yazılarımı da hiç birinin metresi yapmam… Altına sokmam… Siyaset için değil, kanlar içinde ki küçük kız çocuğu için edebiyat yaparım…