Kara yılbaşı
I-
noel ipiyle mi bağladınız dökme kurşunları
yıl döndü, yol döndü, nevri döndü çocukların
evlerine döndü mü yalın ayakları, elleri döndü mü ceplerine
çitil çıplak bedenleri döndü mü
döndü mü yar kucağına baş koyanlar
çocuklar gizli sokaklarına döndüler
çocuklar
kardeş kanına sarıldılar
bir taşa sarıldılar
bir taşı
bir taşa bağladılar
attılar bağrımıza
varsın devam etsin hayatınız, öyle mi
hangi musa böyle istedi, asasını çaldı yere
hangi musa dedi - yurtsuzluk acısı intikama dönüşmeli
yoksa isa’nın mı sesi karnınızda konuşan
inkardan mı besliyor sizi doyuran
şimdi otur anlat çocuklarına, de ki bilirim
noelin kafamıza kan döktüğünü
bacadan yılan soktuğunu evimize
notlarını karıştır bi’daha oku, resimleri koy önüne
sonra
bakabiliyorsan, bak
çocuklarının yüzüne
milattan sonra iki bin sekiz, son gecesi aralığın
yirmi dört çocuk döküldü sokaklara
yirmi dört çocuk doğdu bir sokağın avlusunda
daha kaç çocuk ölecek, kaçı anasının karnında
kaldır kadehini kaldır, bak o’nlara
emir böyle alınır abraham, emri tekrarla
çek silahını çek
vur kendini vur
sonra sus
sus ve ağla
kimse görmeyecek ve duymayacak hiç kimse, bunu bil
yalnız çocuklar, çocuklar, ölen çocuklar
ve öldürüldüğünü sanan çocuklar
musa’dan dileyecekler senin için, insanlığa kefil
affet o’nu,
o’nu affet
utancından vurdu kendini
II-
dışarıda kar yağıyor, petroli ve ahmak
aylardan ocak
ocaklar tutuştu alazın alnından sızıyor kan
ateş mi, kan mı sıcak
siyah beyaz bir film bu, çentik atıldı sayfasına
vurun dediler, namlular vurdu, tetiği çekenler kudurdu
elleri ve dilleri upuzundu tetiği çekenlerin
namlular suskundu
namlular suçluydu
geri tepmeliydi namlular
vuruldular
patır patır insanlar düştü hurmalar gibi
filistin ağaçlarından
ölümü topladılar
bu senaryo, bu film, çekilmeyecek bir kin
değil bu din, çoğalan nüshalarında
göğün üç bahçesinin
sulamak için çekilin, çekilin arklarından
kaldıysa bahçesinde, kaldıysa
insan içinde bir damla su kardeşine kaldıysa
içirmek için
Nevzat Kırkpınar
tarih : insansız günlerden bir “gün”dü