Yeryüzünün en eski kültürlerinin çogunu,uygarlığın beşiği kabul edilen Anadolu ve Akdeniz'in dogu bölgesi bağrından çıkmıştır.Mısır,Sümer,Hitit,Anadolu,Yunan ve Roma kültürleri ve kitaplı büyük dinler hep bu yörede doğmustur.İnsanlığa mal olmuşlardır.Ancak uzak ülkelerin bugün bile özgürlüklerini koruyan kültürlerini ayıracak olursak,Anadolu ve Yunan-Roma'nın, günümüze kadar uzanan ''kültür'' deposunda yönetmen kültür rolünü üstlendiği açıktır.Bu nedenle,bir ayırım yapmadan ''mitoloji''dediğimiz zaman da öncelikle Anadolu ve Yunan-Roma mitolojisini anlıyoruz. Aslında kültürel alış verişin o denli yoğun olduğu bu bölgenin mitolojik anlatılarında da, kimi zaman içinden çıkılamaz bir griftlik,bir kaynaşma gözlenir.Öyle ki en ünlü Yunan tanrı ya da tanrıçalarının çoğunun kökeninde Anadolu, hatta Mezapotamya kaynaklarını bulmak mümkündür.Öreğin yogun arkeolojik buluntular ve binlerce yılı kavrayan yazınsal ve görsel sanat eserleri bize halen Apollon'un gerçek kökenini,Efesli Artemis ile Diana adıyla Roma mitolojisine geçen Yunan Artemis'in Kibele ya da Demeter'den nasıl ayrılacağını, ya da hiçbir şekilde ayrılamayacağını anlatamamışlardır.Gene de bütün bu bilimel bilinmezlere karşın, dünyanın ve insanoğlunun doğuşu ile ilgili anlatı ve efsaneleri, gerçek yanını pek eşelemeden, yaşayan kültürün verilerinde bulduğumuz,yazılı eserlere ya da plastik sanat ürünlerine yansımış biçimleriyle kabul ediyor ve aktarıyoruz.
İnsanoğlu hangi kültür ve inanışta olursa olsun içinde yaşadığı kainatı ve kendini keşfetmek,anlamakve açıklamak ihtiyacı duymustur.Bu nedenle hemen her mitolojide bir 'yaratılış efsanesi' vardır.Ve hemen her 'yaratılış efsanesi' de önce mekanı hazırlar,sonra 'insanın yaratılışı efsanesi'yle insanoğlunu o mekana yerleştirir.Bu iki ana aşamada doğal iki cins, yani dişi ve erkek cins, ister ataerkil,ister anaerkil toplumda olsun, daima eşit ağırlıklara sahiptir.Üreten ve doğuran arasındaki farklılıklar, sonraki sosyal ve kültürel biçimlenmelerin ürünüdür.
Yazılı eserlerin en eskisi diyebileceğimiz efsanelerin yazarı Anadolulu büyük şair Homeros'a göre tanrıların atası(herşeyin başlangıcı)okyanus, anası Tethys'dir.Okyanus adı burada akan su anlamaındadır,daha sonra uçsuz bucaksız su birikintilerinin,denizlerin adı olmuştur.Homeros'un ilyada ve odysseia destanları mitolojik unsurlar ve bağlantılarla dopdolu olmasına rağmen, mitoloji ile ilgili ana kaynak Hesiodos olmustur.Teogonya adlı eserinde bize evrenin, dünyanın, tanrıların ve insanların doğuş efsanesini anlatır.Ona göre herşeyin başlangıcı Kaos'tur.Ancak 'kaos' da günümüzde kazandığı anlamda kullanılmamıştır.Kaos, sonsuz bir açıklık, boşluk demekti.Kaos'la birlikte Gaia vardır,hiçbir birleşmeden doğmamış Eros vardır.Kısaca Boşluk Toprak ve Sevgi. Boşluk'dan Karanlık ve Gece, Gece'den de Aydınlık çıkmış; Gece ile Aydınlığın birleşmesinden Gündüz doğmuştur.Öte yandan Toprak kendi benzeri Gökyüzünü üretmiş, Sevgi ise Kendi başına ortaya çıkmıştır.
Bu ilk oluşumda dişi ve erkek ayrımı pek görülmüyor,birbirinden çıkma, birbirinden kaynaklanma var.Ancak,Türkçede farkedilmeyen, ama anlatının orjinal dilinde var olan dişi ve erkek cins isimler bu kavramlara da cins yüklemiş oluyorlar.Sonuçta, oluşum açısından başka oluşumlar,Yeryüzündeki topografik yerleşimler aynı biçimde anlatılarla açıklandıktan sonra mitolojinin son evresine, yani Olympos soyuna geldiğimiz zaman da gene dişi cins arasındaki dengeyi görürüz.Olympos'un 12 büyük tanrısının 6'sı erkek,6'sı dişidir.Her ne kadar Zeus baş tanrı ise de, bütün tanrı ve tanrıçalar aynı güçtedir;Zeus'un bile gücü ötekilerden üstün değildir.Karısı Hera ,öteki tanrılar,ölümsüz çocukları ondan çekinirler, hışmından korkarlar,ama bu aralarındaki eşitliği bozmaz; onlarda ölümsüzdür, tüm tanrısal haklara ve güce sahiptirler.
Gerek oluşum dönemi tanrıları,gerekse son tanrı soyu kabul edilen olympos tanrıları insan benzeri düşünüldüğü ve anlatıldığı için onlara da insana özgü iyi yada kötü nitelikler atfedilmiştir:iyilik,kötülük,kıskançlık,öfke,sevi,aşk,ihanet,uyumak,yemek yemek,onlarında yaptığı şeylerdir.Hera kocasını kıskanır, onun beraber olduğu ölümlü ya da ölümsüzleri hırpalar,onları cezalandırır.Zeus da Hera'yı kıskanır, ona yaklaşmaya kalkan erkeği yıldırımlarıyla çarpar.Kutsal güçlerle ilgili anlatılar, efsaneler hep bu eşitlik çizgisindedir.Kadının olumsuz yönde değerlendirilmesi,insan soyunun yaratılışı ile başlar.Kadını,cins olarak,en olumsuz biçimde mahkum eden ilk anlatı Pandora efsanesidir.