*Cumhuriyet Gazetesi yazarı İlhan Selçuk'un yazısından derlenmiştir.
Tüyler Ürpertici Bir Belge...
"Dikkatle okuyun lütfen..."
21 Ağustos 2001 günü gazetelerin birinci sayfalarında
Başbakan Erdoğan 'ın bir konuşması yayımlandı... Madde madde diyor ki... ''Tutturmuşlar laiklik elden gidiyor, diye!.. Yahu bu millet istedikten sonra laiklik tabii elden gidecek!.. Sonra nedir bu laiklik Allah aşkına?.. Bu ne menem şey?.. Çıkıyor İçişleri Bakanı, 'Devlet dine karışır' diyor. Eeee.. gerisini niye söylemiyorsun?.. Din devlete karışır demiyorsun!..''
''Laiklik tabii elden gidecek..''
''Laik ve Müslüman olunmaz..'' "Ya Müslüman olacaksın ya laik..''
''Egemenlik Allah'ındır..''
''Ben Müslümanım, diyenin tekrar yanıma gelip
bir de aynı zamanda laikim, demesi mümkün değil.
Niye? Çünkü Müslümanın yaratıcısı Allah kesin hâkimiyet sahibidir. 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir'
lafı koskoca bir yalan!.. Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır.''
''AB'ye girmeyeceğiz..''
''Avrupa Birliği'ne girmek için koşturuyorlar.
Onlar da bizi almamayı düşünüyorlar. Eeee.. biz de girmemeyi düşünüyoruz. AB'nin asıl adı Katolik Hıristiyan Devletler Birliği'dir.''
''Anayasayı sarhoşlar hazırladı..''
''Kaptıkaçtı maptıkaçtı, ( Prof. Orhan Aldıkaçtı ) anayasayı hazırlıyorlar, adamlar ayık kafayla hazırlamıyorlar bunu; sonra iki senede deliniyor.''
''Ümmetçilik tutar..''
''Yahu bu milletin bütünlüğü 'Ne mutlu Türküm diyene' ifadesiyle sağlanır mı? Osmanlı 30'u aşkın etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu.
''Terör Meclis'te..''
''Terörü Cudi dağlarında arıyorlar; terör Meclis'in içinde!.. Orada halledilmeli!..''
''Doğumları kadın yaptıracak..''
''Doğumevlerinde yalnız kadın doktorlar çalışacak!.. Öğretmenlikte yetişmiş başörtülü kızlarımız var;
şimdi işe alınmayan bu başörtülü kızlarımız anaokullarında yavrularımızı yetiştirecek...''
''Hazmettirerek geliyoruz..'' ''Türkiye Cezayir olur mu, diye soruyorlar. Biz hazmettire hazmettire
geliyoruz. Allah'ın izniyle!.. Şimdi artık millet yalnız aktörleri değil,
senaryoyu da değiştirmeye talip!.. Bu çalışmalarımız senaryoyu değiştirme çalışmalarıdır. Biz onun için geliyoruz. Bu düzenin koruyucusu olamayız; bu mümkün değil. Bu hukuku hazırlayanlar, bu düzenin kaldırılmasının maşası olacaklar.''
''Kıyam başlayacak..''
''Bir buçuk milyar nüfuslu İslam âlemi Müslüman-Türk milletinin
"Laiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir." (1930)
"Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sadece din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz." (1926)
ATATÜRK'ÜN DİN VE LAİKLİK HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
Türkiye Cumhuriyetinde, her yetişkin dinini seçmekte hür olduğu gibi, belirli bir dinin merasimi de serbesttir. Yani, ibadet hürriyeti vardır. Tabiatiyle ibadetler, güvenlik ve genel adaba aykırı olamaz; siyasi gösteri şeklinde de yapılamaz. Geçmişte çok görülmüş olan bu gibi durumlara artık Türkiye Cumhuriyeti asla katlanamaz.Bir de, Türkiye Cumhuriyeti dahilinde, tüm tekkeler ve zaviyeler ve türbeler kanunla kapatılmıştır. Tarikatlar kaldırılmıştır. Şeyhlik, dervişlik, çelebilik, halifelik, falcılık, büyücülük, türbedarlık vesaire yasaktır. Çünkü bunlar gericiliğin kaynakları ve cehaletin damgalarıdır. Türk milleti, böyle müesseselere ve onların mensuplarına katlanamazdı ve katlanmadı. 1930 Din bir vicdan meselesidir. Herkes vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünceye karşı değiliz. Biz sade din işlerini, millet ve devlet işleriyle karıştırmamaya çalışıyor, kasıt ve fiile dayanan tutucu hareketlerden sakınıyoruz. Gericilere asla fırsat vermeyeceğiz. Laiklik, yalnız din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Tüm yurttaşların vicdan, ibadet ve din özgürlüğü de demektir. 1930 Din ve mezhep herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiç kimse hiçbir kimseyi, ne bir din, ne de bir mezhebi kabul etmeye zorlayabilir. Din ve mezhep hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz. 1930 Laiklik asla dinsizlik olmadığı gibi, sahte dindarlık ve büyücülükle mücadele kapısını açtığı için, gerçek dindarlığın gelişmesi imkanını temin etmiştir. Laikliği dinsizlikle karıştırmak isteyenler, İlerleme ve canlığın düşmanları ile gözlerinden perde kalkmamış doğu kavimlerinin fanatiklerinden başka kimse olamaz. Softa sınıfının din simsarlığına izin verilmemelidir. Dinden maddi menfaat temin edenler. İğrenç kimselerdir. İşte bu duruma karsıyız ve buna müsaade etmiyoruz. 1930 Bunun gibi bağlı bulunmakla inanmış ve mutlu olduğumuz İslam dinini, yüzyıllardan beri alışılmış olduğu üzere, bir politika aracı durumundan kurtarmak ve yükseltmek gerektiği gerçeğini görüyoruz. Kutsal ve tanrısal olan inanç ve vicdanlarımızı karışık ve türlü renkte bulunan ve her türlü çıkarlar ve tutkuların alanı olan siyasetten ve siyasetin bütün öğelerinden bir an önce kesinlikle kurtarmak, milletin dünya ve ahiret mutluluğunun emrettiği bir zorunluluktur. Ancak böylece İslam dininin yüceliği gerçekleşir. 1924 Vatandaşları içinde çeşitli dinlere mensup unsurlar bulunan ve her din mensubu hakkında adil ve tarafsız tutum ve davranışta bulunmaya ve mahkemelerinde vatandaşları ve yabancılar hakkında eşit adalet uygulamakla vazifeli olan bir hükümet, fikir ve vicdan hürriyetlerine uymaya mecburdur. 1927 Artık Türkiye, din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan çok yüksektir. Bu gibi oyuncular varsa, kendilerine başka taraflarda sahne arasınlar. 1924
Kaynak:MEB İnceleme-araştırma dizisi ATATÜRKÇÜLÜK 1
AKP; laik cumhuriyetle ve ****** devrimleriyle hesaplaşması olan, din merkezli bir partidir.
O "AKP merkez sağ parti oldu" iddiası ise, sadece bir kandırmacanın ve körlüğün gizlenmesiydi.
İşte en yakın kanıt:
Türban için Türkiye Cumhuriyeti'ni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne veren Abdullah Gül cumhurbaşkanıdır.
Daha kanıt ne istersiniz?..
*
Artık türban devletin başındadır...
Devletin temsil edildiği birinci sıradaki kamusal alana tesettürün adım atmasıyla; AİHM'nin, bizim Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın, Danıştay'ın ve evrensel hukukun tüm "Laik yönetimlerde dini simge olmaz" kararları çöpe atılmaktadır.
Bizim 235 türbanlı eşe sahip TBMM tarafından...
Bundan böyle tesettürü tapu dairelerinde, nüfusta, bankalarda, karakollarda, belediyelerde, okullarda, üniversitelerde nasıl yasaklarsınız?
*
Ve artık kimse "laik devlet"ten söz edemez.
Dincilerin, bu ülkeye el koyma ve karşı devrimi gerçekleştirme planları aksamadan tıkır tıkır yürüyor.
"Siyasi İslam" bir adım daha attı.
Devleti tesettür temsil edecek.
Bir anda Türkiye'nin fotoğrafı size "****** Türkiyesi"ni değil, "Ilımlı İslam Türkiyesi"ni anlatacak.
Ve ordularımızın "başkumandanı" Abdullah Gül'dür.
Bundan böyle bir gecede çıkartılacak ve Çankaya'da yirmi dakikada imzalanacak yasalarla, neler olacak göreceksiniz.
Çocukları için aydınlık Türkiye isteyenler meydanlara dökülürken, o uzakta bıyık altından güldü, göbeğini kaşıdı ve dinci devletin yolunu açtı...
Abdullah Gül tam ona göredir.
Zaten onun cumhurbaşkanı olacaktır.
Benim değil...
__Bekir Coşkun__
_________________________________ Haberlerde izlemişsinizdir: Bekir Coşkun'un bu yazısına cevaben Tayyip bey resmen sevmiyosan s.trgit dedi. Ya sev ya terket...şu terbiyesizliğe, diktatörlüğe bakın!!! Ozaman biz %52 olarak toptan vatandaşlıktan çıkalım.. 'ananı alda git'ten sonra yeni trend Bavulunu alda git' oldu. Ne demişler öfke maskeyi düşürür
SABAH sabah bizim Uğur Ergan aradı, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği ile konuşmuş.
Uğur "Abi Başbakan’ın ’çek git’ ikazı üzerine BM Mülteci Yüksek Komiserliği ile görüştüm. Türkiye’den kovulma haberini gösterirsen seni mülteci kabul edecekler. Ama bir de işkence-mişkence gibi, darp izi var mı diye soruyorlar..." dedi.
Ama orman alanını kaçak ev yapan, bana "Bu ülkeden çek git" diyor.
Bir yeşil alan yok edildiğinde çığlık attım, canım yandı, ormandaki bir vaşak öldürüldüğünde oturup ağladım.
Ama ormanları "2-B arazisi" diye satmak isteyen Başbakan bana ve benim gibi düşünenlere "Çekin gidin" diyebiliyor.
*
Ben bu ülkeyi severim.
Amerika’da okuyan kızlarım yok.
Oğluma Washington’da iş vermediler.
Kimse benim için yabancılara gidip "Delikten aşağı süpüreceğinize kullanın" da demedi, dedirtmedim.
*
Ben bu ülkeyi severim.
Devrek 125’inci alayda askerliğimi yaptım.
Nöbet tuttum.
Mataramı parlattım, potinlerimi kaybettim.
Askerlikten kaytarmak için rapor-mapor almadım.
*
Ama Başbakan "Çek git" diyor.
Gidemem.
Doğrusunu isterseniz bu toplumun göz göre göre dinimizi siyasete alet edenlerin peşine takılması, boşa giden yazılarım, o yalnız kalma duygusu... Bunların tümü canımı yaktı ve sevgili Uğur’a "Darp izi yok da, yürek yarası olur mu?" diye sordum.
Olsa da, olmasa da...
Benim gidecek başka bir yerim yok...
En son tarafından Çarş. Ağus. 29, 2007 8:49 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
vasko Moderator
Mesaj Sayısı : 919 Yaş : 35 Kayıt tarihi : 29/12/06
Mesaj Sayısı : 919 Yaş : 35 Kayıt tarihi : 29/12/06
Konu: Ne Mutlu Türk’üm Diyene! Çarş. Ağus. 29, 2007 8:49 am
“Ne Mutlu Türk’üm Diyene!”
Mustafa Kemal ******’ün bu sözü, Genel Kurmay’ın son bildirisiyle yine gündemde. Bildiride şöyle bir cümle var: “Özetle, Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder ******’ün ‘Ne mutlu Türk’üm diyene!’ anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır.” Başbakan Tayip Erdoğan’ın “Sen, ne mutlu Türk’üm diyene dersen, o da sana ne mutlu Kürt’üm diyene der.” sözü belleklerimizden henüz silinmedi. Bu konuda Başbakan’ın yanlış düşündüğünü, önceki yazılarımdan birinde yazmış ve “Başbakan ulus (millet) kavramını bilmiyor.” demiştim. Genel Kurmay’ın yukarıdaki sözü çok etkileyici, çok ağır. Bu konuya bilimsel (duygusal değil) açıklama getirecek olursak, durum netleşecektir. Her ulusun bir adı vardır; Alman ulusu, Rus ulusu, Amerikan ulusu, Türk ulusu vb. Bir de o ulusun içinde etnik kökenler, yani ırklar vardır; Türk ırkı, Gürcü ırkı, Kürt ırkı vb. Mustafa Kemal ******, ne mutlu Türk ırkından olana, dememiştir. ****** “Türk’üm diyene” sözcüklerini kullanmıştır; yani ulusumuzun adını vererek, ne mutlu Türk ulusundan olduğunu söyleyene, demiştir. Burada ırkçılık yok ki birisi bana, ne mutlu Kürt’üm diyene, desin. Başbakan haksızdır. Ben Kürt arkadaşıma, ne mutlu Türk ırkından olana, dersem; arkadaşım o zaman bana, ne mutlu Kürt ırkından olana, diye yanıt verebilir. ******’ün sözünü saptırmayalım, işimize geldiği gibi kullanmayalım. Bu topraklarda Türk ulusu yaşamaktadır, etnik kökenimiz ne olursa olsun, bizler Türk ulusunun bireyleriyiz. Bu gerçeği görmeyen bir yaklaşım, ırkçı ya da ümmetçi yaklaşımdır ve bölücülüğe götürü ülkeyi. Bütün etnik kökenler gerçeğini göz ardı etmeden, Türk ulusu nitelemesi kimseyi rahatsız etmemelidir. Biz Türkiyeli değil Türk’üz, yani ulusumuzun adı Türk ulusudur. Türk ulusundan olana da Türk (ırk anlamında değil) derler. Bu açıklamalara “ırkçılık” diye suçlama getirecek olanların kendileri ırkçıdır. Ulusçu hiçbir zaman ırkçı olamaz… Bizim ulusumuz da, dünyada olduğu gibi, birçok etnik kökenden, yani ırktan oluşmuştur. Konu, görüldüğü gibi, çok açık. Daha önce de belirtmiştim, Şarkıcı Fedon “Ben Rum kökenli Türk’üm.” dedi de acaba nesi eksildi? Hem etnik kökeninin hem de ulusunun adını söyledi, yani doğrusunu söyledi. Bu ülkenin vatandaşı olanın başka ulusu yok ki. Bazıları Fedon kadar olamıyorlar. Fedon’u doğru tavrından dolayı yürekten kutlamak gerekir. Bu topraklarda Türk ulusu dışında bir başka ulusun varlığından söz etmek, sınırlarımız içinde bir başka devletin varlığını kabul etmek demektir. Bunu ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin düşmanları kabul edebilir…
İhsan TOPÇU
En son tarafından Çarş. Ağus. 29, 2007 8:51 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
vasko Moderator
Mesaj Sayısı : 919 Yaş : 35 Kayıt tarihi : 29/12/06
GENELKURMAY BAŞKANI ORGENERAL YAŞAR BÜYÜKANIT'IN 30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI MESAJI
( 27 Ağustos 2007 )
Değerli Silah Arkadaşlarım,
Tarih sahnesinde görüldüğü andan itibaren bağımsızlığı ile tüm dünyaya örnek olmuş yüce Türk ulusunun, vatanının işgal edildiği bir dönemde bu güçlere karşı verdiği onurlu mücadeleyi zaferle taçlandırışının bugün 85'inci yıl dönümünü kutlamanın coşkusunu yaşıyoruz.
Türk ulusunun bağımsızlık düşüncesinin ölümsüz bir anıtı olan bu zafer, Türk ordusunun yüksek kudret ve kahramanlığının bir göstergesi olmakla kalmamış ulusal birlik ve beraberliğin ne kadar büyük ve zinde bir güç olduğunu da ortaya koymuştur. Türk ulusunun zayıf zannedildiği dönemde kazanılan bu zafer, Türkiye Cumhuriyeti'nin temel dayanaklarının ne derece sağlam ve sarsılmaz olduğunun en açık ifadesidir.
Yokluğun ve teknik imkânsızlıkların kol gezdiği bir dönemde, düşman karşısında dimdik ayakta durma cesaret ve kararlılığı gösteren kahraman Türk ordusunun dokusuyla, bugün Bilgi Çağının gerekleri ile donanarak harp yeteneklerini üst düzeye ulaştırmış Türk Silahlı Kuvvetlerinin dokusu arasında en ufak bir fark yoktur. Bu doku, Türk ulusunun "doğuştan taşıdığı kabiliyet ve kudret" ile şekillenen ve Ulu Önder ******'ün İlke ve Devrimleriyle kurulan Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatacak dinamik gücün temeli olmaya devam edecektir.
Unutulmamalıdır ki, ****** Devrimi, demokratik bir niteliğe sahiptir. Padişahlığı ve halifeliği yıkarak yerine ulus egemenliğine dayanan Cumhuriyeti getirmiştir. ****** Devrimi, özünü Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan almıştır. Türk Milletinin bu büyük savaşı, hem Anadolu'yu ele geçirmek isteyen dış düşmanlara, hem de bu düşmanlarla iş birliği yapan Padişahlık ve Halifelik düzenine karşı verilmiştir. Bu mücadele dışarıya karşı bağımsızlığı, içeride de ulusal egemenliği amaçlamıştır.
Bilime ve akla dayanan ******çü Düşünce Sisteminin esaslarını kavrayamamış birtakım kötü niyetliler tarafından; Türk ulusunun birlik ve beraberliğini, Türkiye Cumhuriyeti'nin laik ve demokratik yapısını bozmak ve çağdaş kazanımlarını ortadan kaldırmak amacıyla yürütülen sinsi planlar ne yazık ki her geçen gün farklı şekillerde ortaya çıkmaktadır. Üzülerek ifade ediyorum ki, yaşadığımız günlerde hem ülke içinden hem de ülke dışından Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılan saldırılar artmış bulunmaktadır. Bu saldırıların amacı, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları tarafından çok iyi bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter yapısını içine sindiremeyen bölücüler ile laik yapısını sistematik bir yaklaşımla aşındırmaya çalışan şer odaklarının yaklaşımlarını, tüm ulusumuz çok açık olarak izlemektedir.
Bu tehditler karşısında, hiçbir etnik temele dayanmayan ve Anayasamızda açıkça belirtilen, soydaşlık değil yurttaşlık esasına dayanan ve Ulu Önderimiz ******'ün: "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk ulusu denir." veciz ifadesinde yerini bulan ****** milliyetçiliği ve laiklik, bilim ve aklın parlak ışığı ile bütün bu karanlık güçleri boğarak bizi aydınlık bir geleceğe ulaştıracaktır.
Bir hususu, Kurtuluş Savaşı'nın esas kahramanları olan yüce Türk ulusunun bilmesi gerekmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerini, tüm dünyaya örnek olan çelik gibi disiplinini, birlik ve beraberliği ve ******'ün ideolojiden uzak, bilim ve akla dayanan dinamik ve çağdaş Düşünce Sisteminin takipçisi olan personelini, bu tür saldırılar ve ihanetler yıldıramayacaktır. Bu direnç, Türk Silahlı Kuvvetlerinin genlerinde mevcuttur.
Türk Silahlı Kuvvetleri bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyup kollama görevini ******çü Düşünce Sisteminin rehberliğinde gerçekleştirirken kararlı duruşundan asla taviz vermeyecektir.
Bu bilinçle hareket eden kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına ülkemizi bölmeye çalışan terör örgütü ile vermiş olduğu mücadelede başarılar diliyor, tüm kahraman evlatlarımızı ve onların komutanlarını sevgiyle kucaklıyorum. Unutmayın, Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal ******'ün: "Cumhuriyeti kuranlar, onu korumaya da muktedir olmalıdırlar." özdeyişi daima rehberimiz olacak ve bize güç verecektir.
Bu duygu ve düşüncelerle; başta Ulu Önder ****** olmak üzere yurdu ve ulusu uğruna seve seve canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle, kahraman gazilerimizi şükranla anıyorum. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her kademesinde görev yapan, general/amiral, subay, astsubay, uzman erbaş, erbaş ve erlerimiz ile sivil memur ve işçilerimizin Zafer Bayramı'nı ve TSK Günü'nü kutlar; aileleriyle birlikte sağlık, mutluluk ve esenlikler dilerim.
bugün iktidarda olanları ben neye benzetiyorum biliyormusunuz. isim vermeyeceğim ama hertürlü boku yiyipte medya sayesinde ünlenip sonra hanfendi-beyfendi kesilen sistem devşirmeleri ünlüler var yaaaa hepsi işte bu. aynı familyadan kişilik bozukluğu had safada ne desek az insanlara. bir kendi olabilseler. Dünyadan ne süper güçlerin ne imparatorlukların silinip gittiğini anlayacaklar.
Not. : zoruma giden bişey daha, Başbakanın torununun Amerikada doğması ve bu adamın hala ben halkım demesi yahuuu. Ah sevgili halkımız ahhhhhh. GSMH dan sana düşene bir bak. Hakkını alıp gidenler nerelerde doğuruyor. sen halla tarlalarda doğum yapan ana sana bunu nasıl anlatsam ki.
vasko Moderator
Mesaj Sayısı : 919 Yaş : 35 Kayıt tarihi : 29/12/06
arkadaşlar önümüzde bir seçim daha var sivil anayasaya dair lütfen iyi düşünerek kullanın oyunuz ama mutlaka kullanın...
vasko Moderator
Mesaj Sayısı : 919 Yaş : 35 Kayıt tarihi : 29/12/06
Konu: Tanrı'nın Adaleti Perş. Ekim 25, 2007 1:56 pm
Tanrı'nın Adaleti
Tanrı dünyayı yarattığı zaman gelecekteki ulusların temsilcilerini yanına çağırmış her birine ikişer erdem vermiş... İsviçrelilere; Düzenlilik ve Yasalara saygı ... İngilizlere; Soğukkanlılık ve asalet ... Japonlara; Çalışkanlık ve Sabır... İtalyanlara; Neşe ve Romantizm .... Fransızlara; Şarap ve güzel yemekler.... Türklere; Zeka ve Dürüstlük ve Tayyip sevgisi. .... Meleklerden biri bu dağıtımdan sonra Tanrı'ya sormuş ?'Bütün uluslara ikişer erdem verdiniz ama Türklere üç tane'. 'Evet ama' demiş Tanrı 'sadece ikisini kullanabilecekler'
- Böylece; Bir Türk zeki ve Tayyip ci olduğu zaman dürüst olmayacaktır... Bir Türk dürüst ve Tayyip ci olduğu zaman zeki olmayacaktır... Bir Türk hem zeki hem de dürüst olduğu zaman Tayyip'ci olmayacaktır...
yeşil Moderator
Mesaj Sayısı : 64 Yaş : 36 Kayıt tarihi : 04/04/07
ben referanduma gitmedim,tam bir saçmalıktı,şu yüzden saçmalıktı; size beş tane soru soruyolar,ama diyorlarki, ya 5ine birden evet diceksin, yada 5ine birden hayır,insanlara seçme hakkı vermiyorlar,yani kısacası,evete de hayır da da kendilerine bir şekilde iyi bir pay çıkarmaya çalıştılar,bu yüzden bence en iyisi gitmemekti,ben katılımın daha az olmasını isterdim..
taziko göşkuşağı (onursal üye)
Mesaj Sayısı : 455 Kayıt tarihi : 22/12/06
Konu: Geri: ...OYUNUZU BOŞA HARCAMAYINN.. C.tesi Ekim 27, 2007 5:19 am
mine kırkkanat' tan tespitler.....
Biri bunlara söylemeli... kesinlikle....
Bugün yapıcı bir yazı yazacağım ve velinimetlerini gücendirirler korkusuyla "acı" konuşamayan dostlarına inat, sultan müsveddelerine dosdoğruyu hasım olarak ben söyleyeceğim: Çok rüküşler!
Artık görmezden gelinemeyecek, çünkü tahammül edilemeyecek kadar kaba, zevksiz ve gülünçler.
Öylesine rüküşler ki, paçoz görüntüleri gözlerimizi bulandırıyor, rahatsızlık veriyor ve hatta Türkiye'yi resmen rencide ediyor, çünkü dünya önünde utandırıyorlar.
Öylesine zevksizler ki, ne giyseler, ne taksalar, kime diktirip hangi markadan alırlarla alsınlar sonuç değişmiyor, ucubeyle gudubet arasında kalıyorlar.
İster güzel olsunlar ister çirkin, ister şişman olsunlar ister zayıf, ister kadın olsunlar ister erkek, şık değiller, olamıyorlar ve olacağa da hiç benzemiyorlar. Niye?
Çünkü sadece şık değil, "klas" olmak istiyorlar, oysa zarif bile değiller!
Klas şıklığın olmazsa olmazı, zarafettir.
Bunların her şeyleri var. Paraları var, merakları var, iktidardalar, moda magazin bilgileri benimkine beş basar, dünyaca ünlü modacıların butiklerini aşındırıyor, hatta bazen yağmalıyorlar... Ama zarafet sahibi değiller, zevk sahibi de olamıyorlar!
Zevk ve zarafet her zaman birlikte yürümez.
Zarafet, bir görgü birikimidir ve bunlar açısından maalesef, Türkiye açısından ne yazık ki, dünden bugüne servet sahibi olmak gibi zerafet sahibi
olunamaz.
***
Zarafet, sonradan görülemeyen, sonradan olunamayan, kalıtsal bir özelliktir.
Soyluluk gibidir: Zarif olunmaz, zarif doğulur. Parayla, pulla, yoksulluk ve yoksunlukla ilgisi yoktur. Zarafet, bir vücut dilidir, duruştur, taşıyıştır.
Zarif insana çuval giydirin, şık olmasa bile yine "klas" tır.
Daha anlaşılır olmak gerekirse, zarafetin estetik ölçüleri vardır, her insan zarif olamaz. Soyaçekime bağlıdır, herkes zarif doğamaz. Dolayısıyla kimse, zarif değil diye ayıplanamaz.
Bunların da ataları belli, ana babaları, oturup kalkmaları, sofra sofa adabı, sanattan ne anladıkları, bırakın estetik felsefe tarihi, düpedüz estetikten ne belledikleri belli, ayıplayacak da değiliz, suçlayacak da.
Ayakkabılarını çıkarıp kurduğu bağdaştan koltuğa tırmanan adam, elbette koltukta da hiç olmazsa bir ayakkabısını fora edip tek ayağını altına kıvırır!
Yüzyıllardır üç karış yüksekliğindeki hamur tezgâhında, elinde oklava hamur açan kadınların kız torunları, elbette, ne yaparsa yapsın kalçalarının genişliğinden yakınacak, bazılarının da bacakları tıpkı futbolcular gibi çarpık olacaktır. "Evrim" dediğimiz zaten böyle bir şey, kimse değiştiremeyeceği genişlikler, kalınlıklar ve basıklıklardan sorumlu tutulamaz.
Yani kadın erkek, hiç birinden doğal zarafet beklemiyoruz zaten.
Ama bu kadar mı kaba, rüküş olmak zorundalar?
14 kişinin sıralandığı sahne fotoğrafına bakıyorum, kadınların her biri birer pakete benziyor, ortadakinin tepesine fazladan birkaç fiyonk atmışlar. Erkeklerin her biri, kiminin üstüne uzun, kiminin üstüne kısa gelen ceketler ve pantolonlar içinde, kimi tarla korkuluğunu andırıyor, kimi mumya müzesindeki mostralığını.
Hiçbirinin fiziği değil, giysilerin kalitesi, markası da değil rüküşlük kaynağı. Altı üste, üstü başa, başı da yaşa yakıştırmak notasında zırt ediyor zurna. Yani zevk sahibi olmak noktasında.
Oysa zevk, zarafet gibi değildir, bakarak öğrenemeyenler, sorarak öğrenebilir.
Biri bunlara söylemeli artık: Türkiye'de yılbaşı hediyeleri bile onlardan daha şık paketleniyor.
vasko Moderator
Mesaj Sayısı : 919 Yaş : 35 Kayıt tarihi : 29/12/06
desenler çok kötü ama hemde çokkk kötü.. kafaları biraz çalışsa deselerki nu olduğu için değil kötü işler olduğu için kaldırdık. olay bitecek valla... duvardakiler tarzlarının en kötü örnekleri. ahh türkiye ahhhhhhhhh. Bazen de çıplak diye heykel kaldırırlar ya biri de çıkıp demez yahu bu figürler kötü,, adam sanat tarihini bilmeyince çıplaklığına takıyor aklı orada çalışıyor çünkü.
bingoarkeolog gri
Mesaj Sayısı : 12 Yaş : 38 Kayıt tarihi : 11/06/07
Konu: Geri: ...OYUNUZU BOŞA HARCAMAYINN.. Salı Ocak 29, 2008 7:51 am
Sanatçı ihalesini belediye kazandı
İstanbul Büyükşehir Belediyesi�nce Şehir Tiyatroları�nda görev yapacak 168 sanatçı ve teknik eleman için açılan ihaleyi Kültür A.Ş. kazandı.
29 Ocak 2008 Salı
İSTANBUL Milliyet
Sanatçıların tepkisine neden olan ihale dün Büyükşehir Belediyesi�nin Merter�deki Ek Hizmet Binası İhale Salonu�nda gerçekleştirildi. '2007-2008 Sezonu 168 Adet Sanatçı ve Teknik Eleman Personel Hizmet Alımı İşi� başlıklı ihaleye, 'Kültür A.Ş� ile �Sors� adlı iki şirket teklif verdi. İhaleyi, KDV hariç 3 milyon 478 bin 850 YTL�lik teklifiyle belediye iştiraklerinden olan Kültür A.Ş�nin kazandığı açıklandı. Milliyet�in gündeme getirdiği belediyenin sanatçı almak için ihale yöntemine başvurması tartışma yaratmış, tiyatrocular tepki göstermişti.
bingoarkeolog gri
Mesaj Sayısı : 12 Yaş : 38 Kayıt tarihi : 11/06/07
Konu: Geri: ...OYUNUZU BOŞA HARCAMAYINN.. Salı Ocak 29, 2008 7:56 am
YAZIKLAR OLSUN BU İKTİDARA,LANET OLSUN yapılacak en büyük kötülüğüde yaptılar bundan daha öte ne ola bilir ki.......