Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAnasayfa  PortalliPortalli  GaleriGaleri  AramaArama  Latest imagesLatest images  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yap  

 

 Deneysel edebiyat üzerine

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
LiMaN
Administrator
Administrator
LiMaN


Mesaj Sayısı : 1977
Kayıt tarihi : 10/12/06

Deneysel edebiyat üzerine Empty
MesajKonu: Deneysel edebiyat üzerine   Deneysel edebiyat üzerine Icon_minitimeSalı Ocak 16, 2007 10:08 am

Bush komedi- perde 4/ Ka....ra....va....na....
İleri götürmemiz istenen siyasetler, yalnız Amerikan değerleri ile değil, Amerikan çıkarlarıyla da çatışmaktadır. Irak’la savaş için gösterdiğimiz bu şiddetli çaba, Woodrow Wilson’dan bu yana, ülkemizin en etkili, hem savunma hem de saldırı silâhı olmuş olan “uluslararası yasallık” düşüncesini boşa çıkarmaktadır. Dünyanın şimdiye kadar tanıdığı en geniş ve etkili uluslararası ilişkiler ağını parçalamaya başladık. Bu siyaset, istikrarsızlık ve tehlike getirecektir, güvenlik değil.”

“Cumhuriyet”in Ankara temsilcisi Mustafa Balbay’ın 9 Mart 2003’de köşesinde yayınladığı bir mektup, bu yazının başlığını desteklemek için yazılmış sanki. ABD’nin Atina Büyükelçiliği Siyasî Müsteşarı John Brady Kiealing’in, 27 Şubat 2003’te, dışişleri bakanı Colin Powell’a gönderdiği istifa mektubu. Amerikan dış siyasetinin kendi elemanları nezdinde dahi iflas ettiğini
kanıtlıyor. Umarım, bu diplomata dünyayı dar etmezler...

Askerî talebe hazırlasa, çakardı...

Irak Savaşı vesile oldu; ülkemizde ne kadar çok sayıda uzman olduğunu öğrendik. Tüm TV ekranları elinde birer baton Mezopotamya haritası başında ahkâm kesen “bilirkişiler” ile dolu. Tanrı bilir, erkân-ı harp talebeleri bile savaş hususunda bu derece bilgili değildir. Kanal D’nin baş danışmanı olan beyefendi, bu uzmanlar enflasyonunda bir istisna. Irak’taki Amerikan kuvvetlerinin komutanı Tommy Franks Paşa’nın da sınıf arkadaşı olmak gibi bir özelliği de var! Bir kaç gün evvel, bir asker kızı olarak beni kahkahalara gark etti. Aynı gün, babamla Kalender Orduevi’nde yemekte beraber idim. Kahvelerimizi yudumlarken, babam sordu: “Savaşa ne diyorsun kızım?” Mülkiye’de siyaset bilimi okudum ya, beni uzman sanıyor. Elcevap: “Babacığım, ben genel kurmay erbâbı değilim. Ancak, paşamızın verdiği bilgilere göre, tek kelimeyle KARAVANA!”

Babamın gözleri fal taşı gibi açıldı. Söz konusu olan Amerikan ordusu ise “ayol böyle rezalet mi olur?” tertibinden, inanası gelmiyor. Fakaaaaattt.... bir Türk subayının görüşlerinin ciddiye alınmaması mümkün mü? Hele hele, konuşmasını, savaş tarihinin tüm önemli isimlerinden alıntılarla süslemeyi de ihmal etmiyorsa... Bu seans sahiden, Harbiye’de ders olarak okutulabilir.

Öğrendiklerimi şöyle özetledim:
“Tommy Franks’in bu harekât planını, bir askerî öğrenci ev ödevi olarak hazırlasa, çakar!!!... Niçin mi? Savaşı kazanmak için, önce güçlü olacaksın. Irak coğrafyasında, ancak üç koldan hareket edersen, netice alabilirsin. Tek koldan başladılar kara harekâtına, Hava desteği yok; yeterli sayıda asker yok; lojistik yok. Irak halkının toplumsal yapısı, siyâsî bilinç düzeyi iyi etüd edilmemiş. Herkes isyan etti, ABD şaşırdı. Kum fırtınaları da teknolojik üstünlüklerini yok etti. Şimdi, her şeyi baştan alıp yeni bir düzenleme yapmaları şart. Güçlü olmaları lâzım. ”

Şaşkın muhabir hemen sordu: “İyi de, siz bu tespiti yapıyorsunuz. Tommy Franks’in de sınıf arkadaşısınız. Nasıl oluyor bu?”

Cevap: “Doğrudur... Aynı eğitimi aldık. Fakat, bu aşamada askerlerin sözü dinlenmedi galiba. Siyasîler, yani Savunma Bakanı Rumsfeld’in dediği oldu, Rumsfeld, ilk Körfez Savaşı’nın aksine, az kuvvetle kısa sürede sonuca gidebileceğini sanıyordu. Bu plan işlemedi.

Eh, sırtında 40-50 kiloluk teçhizatla, pikniğe çıkmış kolej çocuklarını andıran, gaz maskeleriyle uyumak zorunda kalan Amerikan askerlerinin fazla cevval olmasını beklemek de haksızlık değil mi? Kuma saplanırlar işte böyle... Subayımızın, “Peki, Tommy Franks’e ne tavsiye edersiniz?” sorusuna verdiği cevap, savaştan bunalmış halkımızı bir nebze olsun güldürmeyi amaçlıyordu:

“General Franks’in her yönden güçlenmesi gerekiyor. Hani bir reklam v, gömleği karbeyazı olduğu için, tüm derslerde öğretmeninin verdiği ödevleri yetiştirmeye çabalayan sevimli bir çocuk var ya... Sırtında çanta, yorgun argın ve de bezgin kapıdan girerken, “Çooookkk çalışmamam gerek. Çooookkk....” diye ağlaşıyor. Tommy Franks’in de dersini , o minik oğlan çocuğu misali çooookkk çalışması lâzım.”

Newer New York????

Ülkemizde “deneysel edebiyat” yapıldığını biliyor muydunuz? Ben bilmiyordum. Taa ki, benim
Efendi, Yapı Kredi Yayınları’nın “kitap-lık” Nisan 2003 sayısını eve getirene kadar. Bu ayın
dosya konusu “Deneysel Edebiyat”. Üstelik bir de yavru eki var: “Türkiye’de Deneysel
Edebiyat Antolojisi”! Arif Dino’dan Nâzım Hikmet’e ve genç kuşaktan bir çok edebiyat adamı, Murat Yalçın’ın hazırladığı bu antolojide yer almış. Bence, herkesin bir göz atması gereken bir dergi.

Beni en çok heyecanlandıran husus, kadîm dostum Tarık Günersel’in “Newer York” adlı denemesi oldu. Tarık Günersel, sâdece şâir değil, ülkemizin en iyi İngilizce bislen, nâdir yetişen entelektüel beyinlerinden biri. Hoca, mütercim, şâir, sinema ve tiyatro adamı.

Bakın, Tarık Günersel, İkiz Kuleler fâciasından sonraki New York’u şiir mısralarına nasıl taşımış?(kitap-lık / Antoloji, sayfa 54)

9/ !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
!! !!
newer york

Şimdi, bilirsiniz, Amerikalılar tarih atarken, ayı önce, günü sonra yazarlar. Böylece de, kafa karışıklığına sebebiyet verirler. Fatura ve sözleşme metinlerinde, sonradan başta ben kimsenin başı ağrımasın diye, ayları rakam yerine hep ayın ismini yazarak kaydederim. Dolayısıyla, Tarık da, 9’u başa alarak “Eylül”ü belirtmiş. 11 ise, sahiden koskocaman bir ünlem işareti. Akabinde ve detayında da, zâten New York’ta o devâsâ hayret nidası silinmedi ki...

“Newer York”a gelince... Yine bilirsiniz, ABD’deki yer isimleri çoğu kezİngiltere’deki asıllarının başına birer “new” serpiştirilmiş yeni taklitleridir. Tabiî, her taklit gibi de asıllarının yaşatır ve aratırlar. Dünyanın merkezi denen New York da, yaramaz kızıl prenses Sarah Ferguson’un (zira, İngiltere hükümdârının ikinci oğlu mutlaka “York Dükü”dür!) düşeslik unvanını taşıdığı, York’un yeni versiyonu??? “Newer” deyince, Tarık Günersel New York’u tekrar yenilemiş oluyor. Ki doğru... Doğru olmasına da... Tüm dünya, bu yenilenmenin bedelini bu derece ahlâk dışı ve lânetlenesi bir savaşla ödemek zorunda mıydı?



Jülide Ergüder - 31 Mart 2003, Pazartesi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://liman.yetkin-forum.com
 
Deneysel edebiyat üzerine
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Edebiyat konusunda

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Akademik Forumlar :: Deneme-
Buraya geçin: