[size=12]
ÖTEKİ SAHNE
I.
Bana açlığını görüyordum-uzaktan
Pınarlarda yıkandığını görüyordum,
Her yerin ağlıyordu; yaz'dın.
Atmaca gibi indin-dudağıma
Ellerim rüzgargülü; dönüyordu yüzünde
Tozunu siliyorduk, bedenlerimizin; görüyordum.
II.
Yaşlandıkça içimizdeki çınar; çatırdıyordu- hoşgörüyorduk yuvasız kuşları, çekirge bir sıçrıyordu.
"Sarmaşığım ol, diyordun, bir eşlikçi gibi -soylu, inmek istemiyorum bu sahneden..."
Perde hızla kapanıyordu; ikimiz kalıyorduk -önde; ağır kadifeleri okşar gibi; sakınıyordun. Yaprağıma dokunuyordun:
"Tüy bu..."
III.
Ben bile bile başka sözcükler sıralıyorum -çekiliyor ağ
Kayalara çarpa çarpa sana geliyorum
Aralanıyor göğsümdeki çukur; ah! ten soluyor içmeyince
Suyunu bu çeşmenin -aklım karışıyor gözlerine
Yokken tutuyorum elini; taşıyor çaydanlık
Toplanmamış bir bavul gibi kala kalıyorum.
IV.
Dönüyorum rıhtımına, dolu yağıyor.
Kadınlar titriyorlar, yaprak gibi; uçurumdan, dolaşarak bir patikayı, varıyorlar -ıssız köylerine ölümün; susuyorlar.
Dönüyorum rıhtıma;
öldüğüm...
V.
Ne gün, ne gece;
Eşzamanlı bir mızrak geçiyor -hızla, aramızdan
Çarşaflar terliyor; sen rüzgara övgüler düzüyorsun
Ben -seni yazmaktan; yoruluyorum.
Usulca devriliyorsun yastığa
Ben geç algılıyorum; -usulca devriliyorsun yastığa...
Yazdığım yağmur yağacak az sonra
Islanacak sokaklar; gideceksin
-şemsiyesiz.
VI.
Yüzün geri geliyor; geç değil, hiçbir şey için -hiçbir şey ağaç kadar ağaç değil. Yinele kendini; olmak sislidir, ağaç iyidir; her gün ve yeniden -gidilir.
Kolların uzuyor şimdi; uzakta esniyor bir kayık
-yanan gemiler; içim...
VII.
Damlar ve bacalar şaşıyor
Kuş yuvaları; ey suç ortaklarım!
Örtüyor sesimi dilin, börtü böcek
Uyanıyor -geç kalıyoruz...
Korkunç güzelleşiyoruz; çığlığımız
Duyulmuyor -çalılara takılıyor, ayağımız.
Hava, su ve toprak şaşırıyor
Bir köstebek; terk ediyor yuvasını.
VIII.
Yeniden dokunuyorum -gülüne; ses veriyor her yerin. Ağzın; bir çalgı gibi -dolaşıyor içimi. Arp'ını düşürüyor bir yaşlı melek; müzik susuyor
-şiirlere ağlıyoruz.
Gözden çıkardım dizeleri.
IX.
Yarı karanlık bir çukur bu; lamba tutuyorsun
Soğuyor senden kalan o mevsim,
Çıkarıp atıyoruz giysilerini geçmiş yazların
Yazlara ihanet ediyoruz; ağzın toprak kokuyor
Ne güzel!
X.
Uzanmışsın, görüyorum. Hışırtıyla deviniyor sözcükler; elim ayağım tutuluyor, dilim buluyor limanını, hızla koşuyoruz uçurumun tadına; birazdan boşalacak göğün atları -o külrengi ay, kapatınca gözümü; batacak uzak karalarda.
Ağını toplamadan yitiyor örümcek-sen bana ağlıyorsun; dönerken.
XI.
Unutuyoruz yeryüzünü -ben yüzümü; kırılıyor dümen
Boyun eğiyor; geçmiş ve gelecek
Bilim -dağlara çekiliyor; kanıyor
Artık şenlik ateşleri de yakılmıyor; sevişmek için.
Zaman azarlıyor bu lanet! çocukları
Diş geçiremiyor bitkin yazlara,
Ölüm diriliyor;
çeşmelere
-susadığı.
XII.
Öylece bırakıp gidiyorum seni -uzanmış. Dallar, yapraklar arasında; nehirlere taş atıyorum, saçlarını cebime koyuyorum, mendilimi düşürüyorum. -Nasıl bir oyun ki bu, sana uçuyorum?
Ovaya yazılmış bir düş gibi -gökte- koşuyorum!
XIII.
Yere düşüyor -dilimdeki imge
İmgen parçalanıyor
Toparlamalıyım harfleri ve seni
Yeni bir sözlüğe içimde yer arıyorum.
Üşüşüyor kuşlar başıma;
İmgen derin ve ağır,
Konaklayacak yeni bir han arıyorum
İmgeni sen sanıyorum;
Dolaşıyor suyun içimi.
XIV.
Ne kadar ada varsa, hepsini sular altına gömüyorum; seni de. Yoruluyorum -bir kartal kanadı gibi; düşüyorum, uykulara. Uykularımı otlar çevreliyor, yaban otlar; bir daha! bir daha! bir daha!
Kilitliyorum kapısını, kundakladığım yalıların.
XV.
Yaralı bir hayvan; bağırıyor-tuzak!
Ey dünya -seni anlamlandıramıyorum;
Çaresiz yazı; kara yazı; çıplak yazı;
Çekip tetiği -mermiler! mermiler! saplanıyor
Saçıyor ışığını -ışığım oluyor omzun
Dorukta kar;
Sunağım.
Yalan kılıç; yalın kılıç; yanan kılıç;
Bataklığım;
Çöküyor
-fay.
XVI.
Söz dinlemiyorsun artık; o gri odada -bitiyor şarkı. Bir ev kuruyorsun benim için, içinde yaşlanıyoruz. Bölüyoruz ekmeği -öylece ayakta kalıyoruz.
Bir gece kuşu ötüyor -gölgelere ağlıyoruz.
Bölüyoruz ekmeği -dimdik.
XVII.
Daralıyor çember -rastlantının ormanı; tutuşuyor.
Bizden bize uzanan suyu arıyoruz;
-"Ey vapurlar, trenler..."
Dökün içinizi, içinizdeki ölü yolcuları!
Yazdığım yağmur, size de yağabilir -esebilir
kurduğum rüzgar; ayazda, pervazda
-kaldım;
şimdi.
XVIII.
Artık her şeye katlanabiliyorum; sağır geceler, kötü şiirler, -kim bu kuytuda ağlayan, fiil ?-
Artık her şeye katlanabiliyorum; ey çocuk yüzlü ölüm, sende çok ben buluyorum!
Biterken başlıyor hep oyun. Sönüyor ışıklar;
salon boş...
Yalnızım öteki sahnede;
beni
incit!
http://www.turgaykanturk.com/index2.htmdaha fazlasını isteyen dostlara işte adresi