| | Yaratma Eylemi Nedir? | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
enverbehim gri
Mesaj Sayısı : 14 Yaş : 43 Kayıt tarihi : 22/01/07
| Konu: Yaratma Eylemi Nedir? Ptsi Şub. 12, 2007 6:51 pm | |
| Deleuze disiplinler arası / disiplinler üstü bir düşünür. Felsefe çevrelerinde (en azından Türkiye'de), ya yüceltilir ya da yerin dibine batırılır. Bana kalırsa, hangi alanda çalışıyor olursa olsun, insan ucundan kıyısından tanışmalı bu garip adamla. Şizofren özne, yersiz-yurtsuzlaşma, makina gibi kavramların altını ustalıkla doldurup, günlük hayatın ve kişinin analizinde kullanır. Aşağıda bir yazısından alıntı var. Alıntının sonunda tamamı için bağlantı verdim.Sanat ve Direnç Sanatın bilgi verdiğini, yani bir enformasyon türü olduğunu, ya da bir tür iletişim olduğunu düşünmek isteyenler var... Ama sanat iletişim değildir; enformasyon ise hiç değildir... En az, asgari bir enformasyonu iletmeden edemese bile, sanat bilgi vermeye, enformasyona, hattı karşı-enformasyon denen şeye hevesli değildir pek... İletişim ise sanatkârane filan değildir; tüm yaptığı insanlara neyi düşünmeleri, neyi hissetmeleri, neyi yapmayı planlamaları gerektiğini söylemektir. Enformasyon ise, insanlara bu söylenenleri yapabilmeleri için verilmesi zorunlu en az, asgari yapıp-etme bilgisi, asgari bir pedagojidir... Sanat karşı-enformasyon da değildir; karşı-propaganda hiç değildir; çünkü onunla, Devlet aygıtlarının bir salgısı olarak karşılaşmak işten bile değildir çoğu kez... Hayır, sanat bir iletişim değil, enformasyon-karşı enformasyon filan değildir. Bir tanım gibi davranamayacağım bir fikir ileri süreyim yine de: Sanat, ölüme karşı dirençtir... Ne türden bir direnç acaba? Lascaux mağaralarında beşbin yıldır durup bekleyen duvar resimleri, işte direnmekteler. Ama ölüme karşı direncin ikinci bir tarzıyla bir buluşması vardır sanatın: Yani insanların kavgasıyla; ölüme, tahakküme, baskılara karşı umutlu kavgasıyla... İşte Bach'ın müziği, Rönesans sonrası kurumsallaşmış iki müziğin, kutsal, ilahi kilise müziğiyle onun karşıtı profan, saraylı, dünyevi müziğin seslerini bastırmaya çabalayan bir çığlıktır: Defolun! İkiniz de çekip gidin!... Yazının tamamı için: http://www.korotonomedya.net/theoria/Deleuze.html | |
| | | cansuyu sarı
Mesaj Sayısı : 38 Yaş : 38 Kayıt tarihi : 10/02/07
| Konu: Geri: Yaratma Eylemi Nedir? Ptsi Şub. 12, 2007 9:53 pm | |
| "Tam böyle bir noktada kesmek istiyorum bu konuşmayı: Direncin bir türü olarak sanata dair Paul Klee'nin bir sözünü hatırlatarak: Sanat, eksik olan bir halkı beklemektedir... Henüz eksik olan bir halkı bekleyen, çağıran şeydir sanat... Hepinize teşekkür ediyorum böyle bir karşılaşma için..." likteki koşma böle bitiyor bana biraz ilgiçn geldi.benim anladığım burdan aslında sanatın bir ütüyop" olduğudur ki;eğer bu doğruysa bana göre sanatın şu andan beslenmediğini yani aslınada temelsiz olduğunu gösterir.Böyle mi olmalı acaba?O bahsedilen halk aramızda olmaz mı?belki sadece görmesi zor olan belkide sanat budur görülmesi zor olan bizi bize göstermektir.bence... paylaşım için saol... | |
| | | enverbehim gri
Mesaj Sayısı : 14 Yaş : 43 Kayıt tarihi : 22/01/07
| Konu: Geri: Yaratma Eylemi Nedir? Salı Şub. 13, 2007 5:18 pm | |
| Felsefe ya da sanat sürekli bir yaratımdır. Sonu gelmeyen bir süreç. Aynı nehirde iki kere yıkanabilir miyiz? Felsefe ya da santla uğraşan kişi öncüdür, kendi alanında belli rezonans yoğunlukları oluşturur. Toplumun titreşimi, öncününküyle uyuşmaya bilir, çoğu zaman da uyuşmaz. Sanatçının yapacğı geri kalanı yanına çağırmak, yaklaştığında daha öteye kaçmaktır. Ütopya da ulaşılacak bir nokta vardır. Sanat ya da felsefenin ulaşabileceği bir nokta yoktur, hep öteye kaçar. Şimdiden beslenebilir, ama şimdinin kaynaklarını tekrar düznler, yeni şekiller ya da kavramlar oluşturmak için kullanır. Aynadır ama düz bir ayna değil: Herşeyi kendine göre bozmak ya da düzenlemek için değiştirir ve yeniden yaratır. Tanrı insanı yaratırsa, o heykeli tanrıya inat kafasındaki gibi tekrar yaratır. (Ya da bu kafayla bu kadar, bilmiyorum) | |
| | | LiMaN Administrator
Mesaj Sayısı : 1977 Kayıt tarihi : 10/12/06
| Konu: Geri: Yaratma Eylemi Nedir? Çarş. Şub. 28, 2007 6:42 am | |
| üniversite yıllarımda otaya attığım kendime ait bir tez den söz etmek istedim nedense ve hala bu savımın arkasındayım: " Eylem ve söylemlere anlam yüklenmesinin karşısındayım, isimlendirilmeyenlerle, isimlendirme kaygısı gütmeden neler yapabilirimin peşindeyim.Sadece duyumsayabilmek yetmiyor mu? ...ve sonra eklemişim: "Yaşadığını hissettirebilmek bence yaşamsal duygunun ta kendisi, bunun için en iyi veya en kötü olmak gerekmiyor. İyiyi de kötüyü de belirleyenler birikimlerini ve bulundukları noktayı deşifre ederler. Bu yüzden kanıta dayalı birşey yapma gibi bir iddiam yok. Aldığım eğitim, yaşadığım süreç sadece basamakları oluşturuyor. (aşağı ve yukarı) Hedef en üstte olduğu kadar en alttadır da....." Bunlar hala adını koyamadığım ve arkasında oduğum düşüncelerimin o yaşlardaki yansımasıydı. Peki bunca yıl sonra neler değişti hem bende, hem de yaratım sürecimde.... işte bunları burada yavaş yavaş tartışarak deşifre edeceğiz galiba | |
| | | astralcat Moderator
Mesaj Sayısı : 312 Yaş : 39 Kayıt tarihi : 20/12/06
| Konu: Geri: Yaratma Eylemi Nedir? Çarş. Şub. 28, 2007 4:24 pm | |
| "Eylem ve söylemlere anlam yüklenmesinin karşısındayım, isimlendirilmeyenlerle, isimlendirme kaygısı gütmeden neler yapabilirimin peşindeyim.Sadece duyumsayabilmek yetmiyor mu? " demiş Liman.
Buna benzer düşünceler benimde aklıma takılıyor. Sadece sanat için değil, hayatın her alanıyla ilgili. Sadece duyumsamak neden yetmiyor, neden her duyguyu her eylemi isimlendirmek zorunluluğu duyuluyor? Sanırım iletişimi kolaylaştırmak için. Çünkü tek bakışla bütünü görebilecek algı düzeyinde değiliz. Ancak bütünden kesitleri algılayabiliyoruz. Ve her kesiti birbirinden ayırmak için hayali kalıplar yaratıp isimlendiriyoruz (bir nevi kodluyoruz)
Örneklemek gerekirse : bulunduğumuz mekandan çevremize bakınca , insan,ağaç,dağ,tepe,ev vs. şeklinde adlandırdığımız kesitler görürüz. Kuş bakışı bakacak şekilde yükselirsek, ev,insan,ağaç diye adlandırılan birimler silikleşir ve bu sefer de mahalleler olarak sınırlandırdığımız kesitleri görürüz. Yükselmeye devam ettikce, ülkeler, okyanuslar.... dünya,güneş, gezegenler... evren.... Bütünün tamamını tek bakışla görebileceğimiz seviyeye geldiğimizde sınırlar, isimler,zaman,mekan,çokluk karmaşası (yani sanısı) silinip herşey teke iner. Çünkü kısıtlı algıdan kurtulup bütünü görürüz, işte o zaman izafi isimler ortadan kalkar.
Kısıtlı algıya tabi olduğumuz sürece iletişim kurmak ve algılamak için sembolik isimlere ihtiyaç duymaya devam edeceğiz. Tıpkı iletişimi kolaylaştırmak adına dünyayı hayali enlem ve boylam çizgileriyle böldüğümüz gibi... (herkes o çizgilerinin hayali olduğunu , dünya üzerinde öyle çizgiler bulunmadığını, kolaylık olsun diye varmış gibi düşünüldüğünü bilir. 'O çizgiler gerçekte yok, algılamayı kolaylaştırsın diye varmış gibi farzediyoruz..' dediğimiz zaman kimse yadırgamaz. Buna rağmen 'aslında ayşe,fatma,ali,ev,ağaç,dünya vs. yok gerçekte var olan bütünü algılayamadığımız için, anlamamız kolaylaşsız diye varmış gibi farzediyoruz dediğimizde ise kimseyi inandıramayız....)
İşte bunun için adlandırmaktan ve varmış gibi farzetmekten, 'kesitsel algıdan' kurtulamıyoruz. | |
| | | taziko göşkuşağı (onursal üye)
Mesaj Sayısı : 455 Kayıt tarihi : 22/12/06
| Konu: Geri: Yaratma Eylemi Nedir? Paz Mayıs 20, 2007 12:40 pm | |
| Yaratma eyleme dönüşürken süreci es geçmiyor. Zaten bu görüşü de söylemleri ile destekleyen düşünürler de var. Genetiğe de bağlayanlar var. Bir sanaçının gelişim sürecine baktığımızda bütün bu evreleri görüyoruz. Kimse damdan düşer gibi sanatçı olamıyor. Burada isimlendirilmekten anladığım. (liman demiş ) adını koyabildiklerini ifade ederken mantığın devreye girmesi sanırım. Bence de "Sanat yaratma eyleminde" mantık sadece süreçten beslenmeyi ateşliyor. | |
| | | | Yaratma Eylemi Nedir? | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |