Genç Sanatçının Savaşımı.. *
Bugün dünyanın her yerinde genç bir sanatçı olmak demek, peşin olarak zorluklar içinde geçecek bir gençliği kabul etmek demektir.
Gençler için, her mesleğin basamakları ağır ağır çıklır. Genç bir mimar da, doktor da büyük zorluklarla yetişir. Ama bunları daima iyi veya kötü bir görev, bir maaş bekler. Genç bağımsız sanatçı ise yalnız eserleri değil, yaşamın tümünü yoktan var etmek durumundadır. Mabraflarını ödeyerek, kimi gün binbir dertle borçlanarak, boya ve tuval bularak, aile baskılarına katlanarak, her gün birçok iç hesaplaşma yaşayarak serüvenine devam edecektir o. Hayatın benzini olan paraya erişmek her defasında başka bir maceradır. Galericiye satmak, bir arkadaşınasatmak, koleksiyonere satmak, tesadüfen satmak... ve 1001 uğraştan sonra satamamak. İşte bunlar snatçının önünde tekrarlanan senaryolardır. İpliği küçücük iğne deliklerinden geçirmeye çalışırken, sanatçı yanı zamanda toplumun önüne koyduğu her türlü ebgelle oynamaya başlar. Alınamayan vizalar, verilemeyen kredi kartları, ikna edilemeyen ev sahipleri, cimri akrabalar, tutucu mahalle baskısı, yardım eli olmayan devlet, ne iş yaptığını anlamayan aileler veya yakın çevresi. İşte sanatçı olmak, herşeyden büyük bir sihirbaz gibi bu zorlukların arasından geçip gidebilmek demektir. Bu kalabalık diskotekte, herkes kendinden geçmiş bir şekilde dans ederken elimizde 100 kristal bardaklı bir tepsi ile sağ salim hiçbir şey kırmadan salonu baştan başa aşabilmekle eş değerdedir. İşte bu ve buna benzer (!) sebeplerden ressam?n derisi sert olur, hem de çok erkenden. O reddedilmeyi öğrenmiştir, aşalanmaya alışmıştır, hayal kırıklığına uğramayı ise mazoşist bir zevkle yaşar. Bugün sat?n alıp yarın vazgeçenler, kıskançlıkla her türlü medyatik engeli çıkarıp sizi arkadan vurmak isteyenler , sizi ciddiye almayanlar, telefonlarınıza çıkmayanlar.... İşte genç ressamın günlük hayatından olağan kesitler...
Amerka'da yaşadığım yedi yılın özellikle ilk yarısı bu zorlukların en belalılarının ortasında geçmiştir. Gülünç ve rezil düşmanlarımın bir çoğu hakkımda ürettikleri komik dedikodu dizinleri arasına benim California'da "Bir eli yağda bir eli balda! Yaşadığım laflarını sokmuşlardır. Bu gerçekte de böyle olsaydı, bunu katiyetle saklamazdım. Ama o yedi yılın ilk iki-üç yılını tenis ve Fransızca dersi vererek, kirasını ödeyemediğimiz evlerden atılarak, göçebe gibi yaşayarak, kimi gün midemiz zil çalarak yaşamışımdır. Bunların hiçbirinden utanmadığım gibi, bunları aşırı bir malzeme de yapmak istemem. Yaşanan yaşanmıştır o kadar.
Ama bugünkü genç sanatçı için en önemli konular, inanmadığı resmi kolay satmak için yapmaya yanaşmaması, başka ressamları taklit etme bayağlığına düşmemesi, yani "ilham alma ve intihal" Arasındaki kimi zaman ince limitleri çok iyi anlaması ve düzene rağmen yaşam savaşı verebilmesidir. Amerika'da yaptığım resimlerden birinin adı "Amerika'da kendi riskini kendin üstlenerek yüz ve dal" şeklindedir. (In Amerika Swim And Dive toYour Own Risk) Zorluklarından şikayet ederek bu işe girenler, aynı hızla arka kapıdan çıkıp giderlerse gerçekten daha iyi olur. Oksijensiz ormana, tiksintici bir dışkı kokusuna veya bayıltıcı açlığa dayanmak neyse, "ressamlık testi"ne dayanmak o kadar zordur.
Tabii sanatçı olmanın büyük avantajları da vardır. Örneğin yarın, öbürgün veya 1-2 asır sonra, bir dönemin tüm mültimilyarderleri silinip giderken, ressamları, yazarları, filmcileri, flozofları yakta kalırlar, tarih olmuılardır artık. Akan zamanın nabzını da tutan, tapusunu da alan daima çağdaş sanatçıdır. Zaman tünelinden en iyi geçebilen değer çağdaş sanat yatırımıdır. Hepsinden önemlisi en güzel flörtlere, en çılgın veya en romantik maceraları yaşayan da yine genç sanatçıdır. Onun tüm hayatı yaşarken de film gibidir. Burjuva, bir eski ünlü sanatçının hayatını televizyonda görüp, sonra rahatça bir derin nefes alıp, kendi özel güzel yaşamına döner, o kadar.
Genç sanatçı ise böyle bir filmden çıkıp, ona göre çok daha uçuk bir başka filme, yani kendi hayatına döner.
Genç Türk Sanatı 15-20 yılda büyük bir yol kat etmiştir. Rüştünü ispat eden ve özgürce, bağımsızca bir çok kaliteli işe imza atan genç Türk sanatçıları üzerinden hem tutucu Türk sanat ortamının ağırlığını, hem de batının ön yargı dolu kuşatıcı kolonyalist baskılarını atabilmişlerdir. Genç Türk sanatçısı Türkiye'de sanatı tutucu bir figüratif anlayışa hapsetmek isteyen çevrelerin önerilerin aksine, yıllarca savaşını verdiğimiz ve polemiklerde savunusunu üstlendiğimiz avangarde özgür ifade tarzlarını seçmişler bizim çizdiğimiz yolun doğru olduğunu tescil etmişlerdir. Şimdi genç Türk sanatçısının en önemli ve acil sorunu koleksiyonerlerle olan ilişkisidir. Kenan Evren'in resimlerine milyarlarca lira ödeyerek, güya "bağış yapıyorum" bahanesiyle bu parayı genç Türk sanatçısına enjekte edeceğine harcamış olmaktadır. Müzayedelerde ise, 1860 Fransız izlenimciliğin stil taklitleri yine haksız yere milyarlarca lirayı sanat piyasasından çekmektedirler. Bu dönemlerin artık sonu gelmelidir.
*Bedri Baykam, Çekirdek Sanat, Sayı 1