Türkiye'de ve genel olarak Avrupa’da,
bence yanlış bir kanı olan ve aynı reklam filmleri gibi artık bir format haline gelen
kısa filmlerin; mutlaka bir espri yada 'mesaj kaygısı' tavrını barındırma durumu;
Bana göre,
her şeyi yanlış bir yöne doğru hızla sürüklemektedir.
kısa filmin,
artık taşimaya başladığı bu kimlikle ilgili olarak,
kimsenin rahatsız olmaması ve giderek bu durumun iyice yerleşmesi,
filmin; metrajından değil de formatından kaynaklanan bir isimlendirilme durumu olduğunu -veya haline geldiğini- şüphesiz ortaya koymaktadır.
Bununla yüzleştikten sonra,
bu formatın sanatı aşağılayan tavrını tamamı ile reddetmekte olduğum için
artık sadece süre bazında şu an için çektigim filmlerin kısa olması dışında,
Bahsetmekte olduğum dayatılan kısa film sınıfına girmediğini düşünmekteyim..
Bu konu ne kadar önemlidir..
anı anlatan, durumu, geçmişi veya geleceği düşünmeden yansıtan,daha içsel anlatımlar ortaya koyan filmlerin, “gülelim yada şaşiralım daha sonra hayatımıza devam edelim” zihniyetindeki
Herkesi tatmin edebilecek kolay yutulur ve hazmedilir olanlardan
daha az saygı görmesi acaba normal bir durum mudur?
ilgi çekici, rahat anlaşilır bir imaj ile insanlara kendini kabul ettirme çabalari içindeki ucuz anlatımların, sürekli yinelenmesi,
ve kısa süre içerisine mutlaka bir son yerleştirilmesi halinin,
filmlerde beklenen şey e dönüşmesi doğru mudur?
insanlara;
“Sizde çekebilirsiniz,
herkesin anlatacak bir hikayesi vardır,
çekin gönderin!!”
şeklinde ki
sanatı görmezden gelen
Popüler mesajların,
artık neredeyse her festivalde verilmeye başlanmış olması yozlaşmanın hangi boyutta olduğunu belki de açıkça göstermektedir.
Verilmekte olan bu sığ kültür ile üretilenler, her zaman olduğu gibi başarısız birer girişimden öteye geçemeyeceklerdir.
şu an genel anlamda Türk Sineması nda olduğu gibi..
Çünkü his;
kuralları olan bir şey değildir...
Sıradan İnsanlar sanatla uğraşmaları sağlanarak zorla evcilleştirilemezler.
Ümit KARA