Türkiye'nin Müzeler Zinciri ve Çağdaş Türk Seramik Sanatı...
Seramik dünyanın en eski sanatı, ve bu sanatın vatanı da Anadolu. Son buluntulara göre, ülkemizde yaklaşık onikibin yıllık bir geçmişe sahip bu sanat... (1) Ve bu toprak sanatının binlerce yıllık üretiminin kalıntıları ülkemizin dört bir yanındaki arkeoloji müzelerimizde izlenebilmekte. Kalkolitikten 20. yüzyıla uzanan bu geleneğin ürünlerinden tüm sanat öğrencilerinin öğreneceği çok şey var... Belki ülkemizde dünyanın son beş altı yüzyıllık Batı sanatının örnekleri çok fazla değil ama, buna karşılık -belki bu sürenin 20 katı fazlası bir sürede-, bir sürü ülkede hiç yaşanmamış dönemlerin insanlarının yarattığı eserleri izleyebilmek şansına sahip ülkemizin insanları. (Ve de özellikle "seramik sanatı öğrencileri"...)
Geçtiğimiz günlerde Antalya Müzesi'ni bir kez daha gezmek fırsatını buldum; ve elimizdeki değerlerin, hazinelerin kıymetinin ne kadar az farkında olduğumuzu bir kez daha algıladım. İnsanoğlunun görsel imgeler ve nesneler yaratma uğraşının en hakiki, has ve özgün örneklerinin bazıları da bu müzemizde yer almakta... Örneğin, antik çağ bir Yunan vazosundaki bir baykuş figürü Picasso'nun seramik çalışmalarındaki bir motifi anımsatırken, genel olarak bu dönemin seramiklerindeki insan figürleri yine aynı ressamın tüm gravür "portfolio"larını akla getirmekte. Müzenin bir holünü dolduran genellikle Perge kenti kaynaklı çeşitli Roma dönemi tanrı ve tanrıça yontuları (özellikle "Afrodit" ve -eksiklerine rağmen- "Üç Güzeller" yontuları en estetik olanları) ile salonlardan birini tüm görkemiyle dolduran iki renkli -beyaz ve gri- mermer dansöz yontusu bir sürü çalışmanın başlangıç noktası olabilecek kalitede yapıtlar.
Güzel Sanat eğitimi yapan gençlerimiz acaba arkeolojik zenginliklerimizin, onları barındıran müzelerimizin farkındalar mı? Hiç zannetmiyorum; çünkü hala kırk senelik demirbaş çıplak modelleri çiziyorlar... Halbuki örneğin Cezanne, ünlü "Yıkananlar" tablolarında resmettiği figürler için "Aix Müzesi"ndeki klasik yontulardan yaptığı eskizlerden yararlanmıştı. Biraz önce sözünü ettiğim Picasso, kendinden önce üretilmiş tüm sanat ürünlerinin her çeşidini kendince dönüştürerek sanatını zenginleştiren birisi olduğu için, iflah olmaz bir müze gezgini idi. Son dönemin en önemli yontucularından Giacometti'nin o incecik metal insanları eski "Afrika Metal Sanatı"ndan, Brancusi'nin büstleri de yine "Afrika Mask"larından esinler ve yoğun alıntılar taşırlarken, Henry Moore da "British Museum"un antikite bölümlerinin sürekli ziyaretçilerindendi. Son dönemlere bakarsak "Graffitti Sanatı"nın önde gelen ismi Keith Haring'in motifleri "Pre-Colombian Amerikan Sanatı"na çok şey borçludur.
***
Seramik sanatı en başından beri "işlevsel", yani yaşantı içerisinde insanın gereksinmeleri ile bütünleşen bir sanat. Geçenlerde köklü bir İstanbullu ailenin duvarındaki kobalt mavisi ile mercan kırmızı renkleri kullanılmış, yaklaşık altmış santim çapındaki bir "ÇİN" çukur tabak dikkatimi çekti; ev sahibesi tabağın dedesi tarafından "Çerkez Tavuğu" yemek için kullanıldığını anımsamaktaydı. "China", "Porselen", "Seramik" kullanım nesneleri olarak insanlar tarafından "kullanıla/kırıla" yüzyıllardan bu yana dededen toruna, bir kuşaktan bir başka kuşağa böylelikle taşınmaktalar; ve bir süre sonra da sanatsal değerleri yüksek olan bazıları "antika" sınıfına girmekteler. "Seramik Sanatı"nın özelliği, veya "kuvveti ve zayıflığı" da bu. Ve bu belli bir üretim sürecini, dolayısıyla teknolojiyi, yetişmiş işgücünü ve sermaye birikimini zorunlu kılmakta. Ülkemizde "Yıldız Porselen"in de Cumhuriyet dönemindeki "Gorbon Işıl" ve benzeri diğer özel girişimlerin de, "Kütahya"daki seramik üretimlerinin de nicelik ve nitelik açısından Türkiye'ye yakışır seviyelerde olduğunu söyleyemeyeceğiz. Sanat eğitimi kurumlarımızın "Seramik Bölüm"lerinin de bu alandaki boşlukları, yanlışlıkları ve olumsuzlukları doğru tanımlayıp kendilerine doğru hedefler koyduklarından şüpheliyim. Bildiğim kadarıyla bir tek "Anadolu Üniversitesi Seramik Bölümü" "Döner Sermaye" aracılığı ile "Eskişehir Kenti"ne olsun, tüm Türkiye'ye üretim yapmakta, öğrencilerinin deneyimini arttırmakta, üniversite atölyelerine kaynak aktarmakta... Bu nedenle Türk Seramik Sanatının gelişmesi için:
1- Tüm üniversitelerimizin "Seramik Bölüm"lerinin döner sermaye yöntemi ile toplumu ile bütünleşmesi,
2- İkinci aşama olarak ihracata yönelmeleri,
3- Diğer sanat dallarındaki usta sanatçıların "Resim, Hat, Karikatür, Yontu" gibi alanlardan bu alanda çalışarak yeni bakış açıları getirip bazı ilginç serilere "imza atmaları",
4- Yaz akademileri aracılığı ile dünyadaki diğer geleneksel "seramik ve porselen ülkeleri" (Çin, Japonya, Hollanda, İngiltere, Fransa, İtalya gibi...) kan değişimi sağlanması,
5- İznik Vakfı ve Kütahya'daki önemli seramik fabrikalarının da önemli görsel sanatçılarımızla (ressam, yontucu, grafiker vb...) işbirliği yapıp diziler çıkarmaları (Rosenthal'ın "Studio Linie"ları gibi...)
6- Semt aralarında çoğalmaya başlayan özel seramik atölyelerinin örgütlenerek güçbirliği yapmaları...
akla ilk gelen tedbirlerdir.
***
Çok öznel bir değerlendirme ile son dönem Çağdaş Türk Seramik Sanatının en dikkat çekici performansları olarak anımsadığım Seramikçi Füreya Koral'ın ve Alev Ebüzziya'nın işlerinin yanı sıra Ressam Cihat Burak'ın, Mustafa Pilevneli'nin, Ali İsmail Türemen'in, Berna Türemen'in ve Karikatürist Semih Balcıoğlu'nun ürünleri yukarıdaki düşüncelerimi örnekleyen ve doğrulayan olgular... Bu arada ülkemizin yurt içindeki ve yurt dışındaki en tanınmış, dinamik ve üretken ismi "Sıtkı Usta" örneğinin de dikkatle incelenmesi gerekmektedir...
***
"Ateş Sanatı"(2)'nın anavatanı, bugün insan gücü olarak da, teknoloji ve sermaye birikimi olarak da, arkeolojik müzelerimizdeki örneklerle isteyenin yararlanabileceği görsel arşiv artışıyla da -bilinçli ve akıllı bir programla- sıçrama yapabilecek bir noktadadır; ve görsel sanatların diğer alanlarında eksikliği hissedilen "MÜZE EKSİKLİĞİ/YOKLUĞU" bahanesinin bu alanda ileri sürülemeyecek olması, belki de bu alanın "Çağdaş Türk Sanatı"nın dünyaya açılımını sağlayan öncelikli dal olarak programlanması düşüncesini akla getirmektedir. Sanatımızın bu geleneksel alanında önemli fırsatların saklı olduğunu düşünmekteyim...
(1) İlk Kentleşme Örneği- Oylumhöyük'e dünya desteği" başlıklı haber. Ahmet Barutçu; Cumhuriyet Gazetesi, 8 Şubat 1998 arka sayfa...
(2) "L' Art de Feu" seramik için kullanılan adlardan biri...
(3) (4) (5) (6) İlk defa yayımlanan bu eskizleri ile Cihat Burak Usta'yı 4. ölüm yıldönümünde anıyoruz. (3 Mart)
Haşim Nur Gürel
15.02.1998